Vol 15

2.2K 245 114
                                        

Yemeklerde geldikten sonra derin bir sessizliğe bürünmüştü masa. Jisung ve Minho ikilisi kaş gözle yine bir şeyler konuşsallarda, Wooyoung ve San ise ciddiyetlerinden ödün vermeden yemeye devam etmişlerdi.

Wooyoung karşısındaki bedene bakmamak için direniyor ama aynı zamanda meraktan da ölüyordu. Yaşadıklarından sonraki zamandan bu zamana kadar geçen bu süre içerisinde sadece saniyelik göz çarpışması yaşamışlardı.

Boşuna dememiş Freud "Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."

Çok uzun zaman olmuştu rahat rahat bakmayalı, konuşmayalı. Ve bu en çok Wooyoung'un canını sıkıyordu. Kendini zaten suçlu hissediyorken yarattığı yeni San'ı da sevemiyordu.

Minho—"Sen de laf sokmak dışında herhangi bir konuşma yapmıyorsun San."

San—"Sizin bakışarak konuşmanızı bölmek istemedim, rahat olun diye yani." Ve San ayrıntılara çok dikkat ederdi.

Jisung—"Kalktıktan sonra hastaneye gidelim bari, öleceğim meraktan."

Wooyoung—"Annesi babası en son ne demişti?" Evet, güzel bir soru.

Jisung—"Bugün hastane masrafları ile ilgili bir mesaj atmışlardı, bir de hastaneye gittiğimde bir şey konuşacakmışız."

San—"Niyetlerini belli etmişler, girmezsin hapse merak etme." San ne kadar belli etmese de gerçekten endişelenmişti Jisung için.

Sonuçta gerçekten de o bu hale getirmişti Jisung'u. Oysa ki sadece eğleneyim diyerek yaptığı şeylerdi.

Bilmiyordu, Jisung ve Minho'nun sahip olduğu hislerin gerçekliğinden haberi yoktu. Ne gerçekten sevmiş ne de sevilmişti.

Wooyoung'a eskiden olan tek taraflı hislerine ise sevgi demek istemiyordu. Onu böyle duygusuzlaştıran şeyin sebebi en güzel duyguları olamazdı.

İçten içe gerçek aşkı arıyordu, kırmayacak, yok etmeyecek, saygıyla, her şeyiyle gerçek aşk.

Minho—"Para alır konuyu kapatırlar mı diyorsun?" San, evet anlamında başını sallayıp içeceğinden bir yudum aldı.

Jisung—"Böyle bir şey yaparlarsa saygım falan kalmaz o aileye karşı. Hastane masrafını her şeyini zaten karşılarım ama benim kendim için değil de o çocuğun sağlığı için uyuyamadığım zamanda kalkıp parayı düşünüyorlarsa yaşadığım dünyayı sorgularım."

San bu duydukları karşısında gülümsedi.

San—"Sen dünyayı kendi toz pembe dünyan zannetmeye devam et. Etraf puşt, yalancı, nankör, şerefsiz, haysiyetsiz insan dolmuş kolla kendini."

Bunları saydırırken gözlerini Wooyoung'un gözlerine dikmesi dışında bir sorun yoktu.

Ve Wooyoung alınıp gücenmesi gereken yerde göz göze geldikleri için heyecanlanmıştı. Ona tamamen duygusuz bakan gözlere karşıydı bu heyecanı.

Minho—"Biri de yanımda oturuyor."

San—"Çok komiksin ya, ha ha ha. Bir diğeri de Jisung'un yanında oturuyor." Wooyoung asla üzerine alınmamış ve etrafa göz gezdirmişti.

San—"Hem karaktersiz hem mal olmak nasıl bir şey acaba, empati de yapamıyorum ki." Yarım ağız gülerek ve yine gözlerini Wooyoung'a dikerek söylemişti.

Wooyoung—"Ya bu milkshake niye gelmiyor, bu kadar küçük pipet niye koymuşlar?" Wooyoung'un derdi bambaşkaydı tabi.

Jisung—"Çağıralım garsonu büyük pipet getirsin." San'ın sürekli laf sokmasına ve Wooyoung'un bunu hissetmemesine gülmemeye çalışıyordu.

ANGEL/MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin