{*}
Koşuyordum, nereye koştuğumu bilmeden... Ayaklarımın altı acımaya başlamıştı artık, biraz daha koşarsam bacaklarım beni taşımayacak ve yere düşecektim ama içimdeki, nedenini bilmediğim korku yüzünden sanki bir canavardan kaçar gibi koşuyordum.
Koşarken karşıma daha önce hiç görmediğim, sonu görünmeyen bir uçurum çıktığında olduğum yerde durmak istedim ama o kadar hızlı koşuyordum ki ayaklarımı durduramadım ve aşağı doğru düşmeye diğer bir deyişle uçmaya başladım. Sonu görünmeyen bir uçurumdan düşmeme rağmen çırpınmıyor veya bağırmıyordum, az önce koşarken olduğumun aksine sakindim. Yere ayaklarımın üstünde indiğimde gözlerim kapalıydı, gözlerimi kısa bir bekleyişin ardından açtığımda gördüğüm manzara gözlerimden parlak ışıklar yayılmasına neden oldu.
Bu neresi olduğunu bilmediğim yer pembe ve mor karışımı bir gökyüzüne sahipti. Güzel gökyüzünü izlerken yakınımdan gelen hırlamaları duydum ve kaybolan duygularımla seslerin geldiği yöne baktım. Büyük ama farklı renk ve boyutlarda altı tane kurt gördüm fakat bu duygularımın terk ettikleri yere geri dönmesini sağlamadı, garip bir şekilde sakindim.
Boş gözlerle karşımdaki altı kurdu inceledim, taramam bitmeden hepsi anlaşmış gibi aynı anda arkalarına döndüler. Ben de onların baktığı yere baktığımda Mavera'yı gördüm, gözleri kahverengi değil, sarıydı. Duygularım gittikleri sürgünden ani bir hızla geri döndüler ve şaşkınlık kendini gösterdi bana. Gözlerime hâkim olan şaşkınlık, onun bana attığı adımları görmeme engel olmadı, dudaklarım aralandı ve zihnimde dönen soruyu benden izin almadan dışarıya saldı. "Mavera neler oluyor, biz neredeyiz?" Bana yine soğuk bakışlarla baktı ve bakışlarından bana ulaşan soğuğun kalbimi yakmasına neden oldu. "Hiçbir şeyi sorgulama ve bizimle gel." Onu dinlemeyip aklımı kurcalayan ve canımı acıtan soruları soracaktım ki ortalık birden karıştı. Arkamdan gelen dokuz kurttan sekizi Mavera ve yanındaki altı kurda karşı saldırıya geçtiler, diğeri ise onlar es geçip bana doğru koşmaya başladı. O an korku o kadar çok içime işlemişti ki bir çığlık kaçtı dudaklarımın arasından.
{*}
Gözlerim gördüğüm kâbustan ayrılıp sonuna kadar açıldığında yatakta doğruldum. Derin nefeslerim ciğerlerimi yakarken gözyaşlarım da gözlerimi yakmaya başladı, ağlamamak için direnirken odamın kapısı hızla açıldı ve ben istem dışı çığlık attım. "Sakin ol, benim." Görüş açıma giren beden ve yüz biraz da olsa rahatlamamı sağladı ama ağlama isteği hâlâ gözlerimdeki yangını körüklüyordu.
Mavera kapıyı kapatıp yavaş hareketlerle yanıma geldi ve yatağa oturdu. Nasıl tepki vereceğini umursamadan kollarımı bir ip gibi, sıkıca boynuna sardım. Beklemediğim bir şey yapıp ellerini sırtıma koydu ve beni sakinleştirmek için hafifçe okşadı sırtımı. Gördüğüm kâbus çok gerçekçiydi, o an yaşadığım her şeyi şu an bile hissedebiliyorum. O kadar çok korkmuştum ki gözlerimi yakan sıcak yaşlar daha fazla dayanamadı ve yanaklarımdan çeneme kadar akmaya başladı. Kâbus gördüğüm zaman çok etkilenen bir insan olmama rağmen bu kâbus içimde bazı şeylerin uyarılmasına ve uyarılan o şeylerin bedenimi istila etmek için yavaş yavaş harekete geçmesine neden oldu.
"Sakin ol Anka, rüyanda ne gördün bilmiyorum ama şu an tir tir titriyorsun." Mavera dile getirene kadar titrediğimi fark etmemiştim, vücudum transa girmiş gibi titriyordu ve ben buna engel olamıyordum. Sırtımdaki ellerinin ve kokusunun getirdiği huzurla sakinleşmeye başladığımda bir şeyler söyledi ama anlamadım çünkü gördüğüm kâbustan sonra onun kollarında olmanın verdiği güven hissiyatı sayesinde mayışmıştım, gözlerim açık ama bilincim kapalı gibiydi. Gözlerimi serbest bıraktığım an ışık hızıyla kapandılar ve ben de karanlığa çekildiğimi hissettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/274581197-288-k560307.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA'NIN DOĞUŞU
Werewolf"Anka, senin annen kurtların soyundan geliyordu. Yani o bir kurt kadındı, baban ise insan. Annen bildiğin kişi senin düşmanın, ona sakın güvenme. Bir savaşın ortasındayız Anka ve yaşamın bu savaşa bağlı. Çünkü sen bir insan-melezsin." Rüyamda söyled...