"'Neredesin Mavera? İyisin değil mi? Sana bir şey olacak diye korkuyorum, lütfen eve gel artık. Abilerin için de endişeleniyorum. Beraber misiniz? Umarım öyledir.'" Onun için endişelenirken içimden geçirdiklerimi bana aynen aktardıktan sonra tekrar konuştu. "Bunları senin sesinden duydum Anka, bilincim kapalıyken." Dedikleri beynime hücum ederken şaşkınlığım ise gözlerimden Mavera'nın gözlerine hücum ediyordu. "Ben," konuşamayıp sustuğumda devam etmem için başını salladı. "Ben dediklerini içimden geçirmiştim, hem de tıpatıp aynılarını." Kaşlarını kaldırdı ve sonra küçük bir baş hareketiyle dediklerimi anladığını onayladı, gözlerini gözlerimden çekip ilerideki çiçekleri izlemeye başladı. O benim kadar şaşırmış görünmüyordu.
Birkaç saniyelik sessizliğimizden sonra tekrar bana çevirdi bakışlarını. "Anka, sana insan-melez olduğunu ve insan-melezlerin bazı güçlere sahip olabileceğini söylemiştim." Dakikalar önce anlattığı her şey aklımdaydı, benim merak ettiğim bu konuyu nereye bağlayacağıydı. "Telepati. Senin telepati gücün var, büyük ihtimalle." Bu kelime topluluğundan sonra bazı şeyler kafama dank etti. İlk anlattığında gerçek dışı geldiği için mi bilmem ama söylediklerini kabullenememiştim.
Anlattıkları kelimesi kelimesine doğruydu, bunlar gerçeklerdi. Ben bir kurt kadın ile bir insanın çocuğuydum, ben bir insan-melezdim. Bu gerçek zihnime yerleşince ürperdim. Mavera dikkatle yüzümü inceliyordu. Bu zamana kadara hayatımda gariplikler vardı fakat ben bunları ciddiye almamıştım sanki, ciddiye almalıydım.
Ben insan değilim, evet kanımda insan kanı var ancak tam olarak insan değilim. Ayrıca Mavera'nın dediğine göre telepati yeteneğim var. Bunlara inanmak bana ne kadar güç gelse de doğrular bunlar.
"İyi misin?" Sesi düşüncelerimi böldüğünde, önümdeki çiçek bahçesine dalmış gözlerimi Mavera'ya çevirdim. Ben cevap vermeyince gözlerinde endişe yer edindi. "Anka ne oldu?" Bedenini tamamen bana döndürdü ve kemikli elleriyle omuzlarımı kavradı. "Mavera ben," sustum. "Evet, sen?" Başını devam etmem için güven verircesine salladı, gözlerinde endişenin yanı sıra şefkat de vardı. Yutkundum ve kuruyan dudaklarımı araladım. "Ben her şeyi yeni idrak ediyorum, ilk anlattığında tepki vermediğim gerçeklerin içinde boğuluyor gibi hissediyorum." Gözlerindeki endişe kaybolurken derin bir nefes aldı. "Zamanla alışacaksın, hatta bence sen alışmak için zamana gerek bile duymazsın. Sen güçlüsün Anka. Ben, abin, abilerin hepimiz senin yanındayız. Sana düşen sadece gerçeklere alışmak, yadırgamamak. Korkmana hiç gerek yok."
Belki birkaç saniye, belki de birkaç dakika konuşmadan gözlerine baktım. Gözlerinde bütün yıldızları taşıyordu sanki. O kadar çok parlıyordu ki siyah boncuk gibi olan gözleri, hiç sıkılmadan saatlerce o gözleri izlemek mümkündü.
"Konuşmayacak mısın?" Elleri hâlâ omuzlarımdayken başımı omzuna koydum, ben başımı koyduğumda vücudu gerildi fakat yine de kollarını yavaşça omuzlarıma sardı. "Ben kendim için korkmuyorum Mavera." Bu kurt adamlar kısa zamanda benim ailem gibi olmuştu, ben aslında onlara sandığımdan daha fazla değer veriyordum. Bana bir şey olma ihtimali, bende hiçbir endişe veya korku uyandırmasa da onlara bir şey olma olasılığı göğüs kafesimin içindeki, yumruğum kadar büyüklükte olan küçük yüreğimin sıkışmasına neden oluyordu.
Her şeyi kabullenebilirdim. İnsan-melez olmamı, şimdiye kadar annem sandığım kişinin düşmanımız olduğunu, değer verdiğim kişilerin kurt adam olmalarını, telepati gücümün olmasını... Ama eğer güvendiğim, sırtımı yaslayabileceğim kişilere bir zarar gelirse işte bunu kabullenemezdim.
"İstersen eve gidelim. Biraz uyu, dinlen." Başımı iki yana salladım, evde dinlenmektense burada dinlenmek daha iyiydi. Temiz hava, hafif hafif burnuma gelen çiçeklerin kokusu beni rahatlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA'NIN DOĞUŞU
Werewolf"Anka, senin annen kurtların soyundan geliyordu. Yani o bir kurt kadındı, baban ise insan. Annen bildiğin kişi senin düşmanın, ona sakın güvenme. Bir savaşın ortasındayız Anka ve yaşamın bu savaşa bağlı. Çünkü sen bir insan-melezsin." Rüyamda söyled...