{*}
Bana ait olan büyük odada, pencere kenarındaki koltuğa oturmuş boş yolu izliyordum. Koskoca şatoda hiç ses yoktu ve bu benim huzurlu olmamı sağlıyordu. Birkaç gündür kesik kesik gördüğüm görüntüler, annemin ve yandaşlarının arkamdan iş çevirdiğini hissetmeme neden oluyordu. Sıkıntıyla iç çekip gözlerimi masmavi gökyüzüne çıkardım. Hava güzeldi, belki de bahçeye çıkıp biraz hava almalıydım.
Oturduğum koltuktan kalkıp kapıya yöneldim. Şatonun sessiz, karanlık koridorlarında hızlı adımlarla ilerleyip bahçeye çıktım. Kurumuş çimenlerin üstüne oturup gözlerimi kapattım ve rahatlamaya çalıştım. Bu çabam işe yaramadığında ise gözlerimi açtım ve onu gördüm.
Karşımdaydı, bütün ihtişamıyla. Geniş omuzları, kaslı kolları ve bacakları, güzel yüzü ve saçları... Her şeyiyle mükemmel gözüken bu adamla bir süre birbirimizin gözlerine baktık, boncuk gibi olan gözlerinde parıldayan yıldızlara bakarken zamanın durmasını istiyordum. Ona bakarken karnımın kasılmasını engelleyemiyordum.
Ama bu doğru değildi, onu tanımıyordum bile. Ona karşı bir şeyler hissetmem doğru değildi. Yoksa onu tanıyor muydum? Birkaç gündür zihnime düşen görüntüler onunla büyük bir bağımız olduğunu yüzüme haykırıyordu.
"Badem Gözlü'm," Bir de bu vardı, bana hep Badem Gözlü'm demesi. Bana böyle seslenmesiyle onun sesi birkaç saniyeliğine zihnime yerleşti.
'Seni benden almak için çok uğraşıyorlar ama seni onlara vermeyeceğim. Gerekirse seni çok uzaklara götüreceğim, bizi asla bulamayacakları bir yere. Korkma Badem Gözlü'm."
Duyduğum cümlelerle gözlerimi sıkıca yumup başımı ellerimin arasına aldım. Bu görüntüler, bu sesler... Ne olduklarını anlayamadığım için beni yormaya başlamıştı artık. Olduğum yerde sendelediğimde belime sarılan güçlü kollar, kirpiklerimin birbirine sarılmayı bırakmasına neden oldu. Gözlerim siyah boncuklarıyla buluşunca yüreğim de huzurla buluştu.
{*}
Yaklaşık bir saattir oturma odasında oturmuş, gördüğüm rüyayı düşünüyordum. İki gün önce uğradığımız saldırı bana daha önce gördüğüm rüyalardan birini anımsattığı için Mavera'nın bana verdiği bilekliği çıkarıp uyudum bu gece. Tekrardan bir şeyler görüp görmeyeceğimi merak ettim ve deneyip gördüm. Rüyamda gördüğüm boncuk gözlü adam Mavera'ydı fakat onu rüyamda tanımıyordum sanki.
Eğer bu da gelecekte olacak bir olaysa ne anlama geliyor? Mavera'yı nasıl tanımam? Ayrıca o bana Badem Gözlü'm diye hitap ediyordu. O bana ya adımla hitap eder ya da hiç hitap ifadesi kullanmaz.
Düşünceler beynimi kemirirken duyduğum sesle irkildim. "Bugün sesin çıkmıyor hiç." Konuşan kapıda dikilmiş beni izleyen Pars abimdi. Mavera kadar uzun boylu olmasa da abimden birkaç santimetre uzundu. Sanırım o da benim gibi siyahı çok seviyordu. Üstünde yine siyah bir örgü kazak ve siyah bir pantolon vardı.
Benden cevap alamayınca büyük adımlarla yanıma geldi ve koltuğun boş kısmına oturdu. "Ne oldu küçük hanım?" Hafiften kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakarken tekrar konuştu.
"Sadece gece rüyamda garip şeyler gördüm."
"Mavera sana bileklik verdi diye biliyorum?" Ses tonu soru sorduğunu ortaya seriyordu. "Çıkardım." Kaşlarını mümkünmüş gibi çattığında alnındaki çizgiler belirginleşti. "Aklını kurcalayan şeyler var belli ki, istersen bana anlatabilirsin." Zihnimin içinde yer edinen ve beynimi eşeleyen düşünceyi onunla paylaşıp paylaşmama arasında kalsam da dayanamadım ve anlatmaya başladım. "Gördüğüm rüyalardaki şeyler tıpatıp aynı olmasa da gerçek hayatta da ortaya çıkıyor, bazı olaylar ve detaylar farklı olsa da gerçekleşiyor işte. Mavera bana prekognisyon yeteneğim olduğundan bahsetti ve bu rüyaların ise gelecekten gördüğüm kesitler olduğunu söyledi."
Tek kaşını kaldırıp bir süre yüzümü inceledi. "Bunu biliyorum, Mavera bahsetmişti. Peki, gördüğün rüyalardan bu zamana kadar gerçekleşen oldu mu?" Yavaşça başımı salladım. "Evet, Mavera'nın yaralanması ve geçen gün uğradığımız saldırı. Bunları daha önceden görmüştüm. Tabii bazı şeyler benim gördüklerimden farklıydı ama genel olarak her şeyi gördüm." Bakışları ağaçlara bakan pencereye yönelip bir süre orada oyalandı ve tekrar bana döndü. "O bilekliği tekrar tak Anka. Gördüğün şeyler senin endişelenmeni ve aynı zamanda korkmanı sağlayacak."
Bilekliği tekrar takacaktım zaten. Merak duygum ağır bastığı için bir geceliğine çıkarmıştım sadece. Başımı salladım ve ona bakmaya devam ettim. "Çıkar ağzındaki baklayı." Nereden anladı bir şey diyeceğimi? Mavera gibi o da zihin okuyor olabilir miydi? "Siz de Mavera gibi zihin okuyabiliyor musunuz?" Aslında demek istediğim bu değildi ama merak edip sordum. "Hayır, o yetenek sadece ona özel. O da bir melez ama insan-melez değil, her melezin olmasa da bazı melezlerin zihin okuma yeteneği vardır." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken ağzım o harfinin şeklini almıştı.
"Nasıl yani?"
"Feza abimle ikisi kardeşler ama anneleri farklı. Feza abimin annesi kurt kadındı, Mavera'nın annesi ise bir insandı." Şimdi anlamıştım olayı, Feza abim de demişti zaten annelerinin farklı olduğunu.
"Şimdi asıl söylemek istediğin şeyi söyle bakalım." Söylemek istediğim şeyler şaşkınlığımdan dolayı aklımdan çıkmıştı fakat Pars abimin cümlesiyle tekrar yerleşti zihnime. Başka söyleyeceklerimin olduğunu bu kadar kolay anlaması beni sevindirmişti. Rüyamı ona anlatmak istiyordum çünkü içinde barındırdığı anlamları anlamamıştım. Dudaklarım beynimin gönderdiği komuta uyup aralandı ve dilim harfleri bir araya getirerek kelimeleri, kelimeler ise bir araya gelerek cümleleri oluşturdu.
"Bu gördüklerin gelecekten bir kesitse eğer ve sen Mavera'yı tanımıyorsan, hafıza kaybı yaşayacak olabilirsin Anka." Anlatacaklarımı bitirmiş onu dinliyordum, dediği şey mantıklı olsa da beynim bunu kabullenmek istemiyordu. Bunun gerçek olma ihtimali büyüktü ve bu beni korkutuyordu.
Okuduğum kitabın sayfalarında kaybolmuşken odamın kapısı tıklatıldı, kim olduğunu bilmediğim kişiye içeri gelmesini söyledim. Komutumla beraber açılan kapının ardında Mavera belirdi. Sabahtan bu yana onu hiç görmemiştim ve doğruyu söylemek gerekirse onu birazcık özlemiştim. Elimdeki kitabı yatağımın yanındaki komodine koydum ve tekrar ona çevirdim gözlerimi. Hiç konuşmadan kapıyı kapatıp geldi ve yatağa benim gibi ayaklarını uzatıp oturdu, sırtlarımız deri yatak başlığına yaslıydı.
"Ne yaptın bugün?" Gözlerini bana değdirmeden konuştu, bu kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Neden bana bakmıyorsun?" Derin bir nefesi doldurdu ciğerlerine ve içinde galaksiler bulunan gözlerini gözlerimle buluşturdu. Yumuşak ama hafif kalın olan sesini tekrar duymama izin vermeden yaklaşık on dakika boyunca sadece gözlerime baktı.
Göz bebeklerimizden fırlayan zincirler birbirine dolanmış, kahverenginin farklı tonlarında olan irislerimizdeki siyah beneklerin birbirinden ayrılmasına izin vermiyordu. Yatakta yavaşça kayarak iyice yanıma sokuldu ve kollarının arasına çekti beni. İçim büyük bir huzurla dolarken kollarımı ince beline sardım ve gözlerimi kapattım.
Bugün eskisi gibi durgun ve sessizdi, ayrıca yine eskisi gibi sertti yüz ifadesi ama gözleri içinde barındırdığı yıldızları bana sunmaktan hiç çekinmiyordu, işte bu endişelerimi kabuğuna geri çekiyordu. "Endişeleniyorum Anka, sana bir şey olacak diye korkuyorum." Sarf ettiği cümleler kalbimde bir yere oturdu, hem de tüm ağırlığını yüreğime yükleyerek. "Sen yanımdasın, ben korkmuyorum." Yüzümü boyun girintisine yerleştirip lotus çiçeğini andıran güzel kokusunu solumaya başladım. "Sana zarar vermek için önce benim cesedimin üstünden geçmeleri gerek ama yine de endişelerimin önüne geçemiyorum." Derin bir nefes aldı ve kemikli ellerini saçlarımın arasında gezintiye çıkardı.
Endişelerini yok etmek istiyordum ama ne yapacağımıbilmiyordum. Bu aciz durum karşısında sadece daha sıkı sarıldım ona. Aramızdakisessizlik bizi içine çekti. Konuşmadı. Konuşmadım. Ve sonra pozisyonumuzu hiçbozmadan uykunun karanlık sokaklarında kaybolmak için aynı anda yürümeyebaşladık karanlığa doğru.
Düşünceleriniz?
Oy vermeyi unutmayın lütfen.
@ankanindogusuofficialpageKitabın resmi intagram hesabıdır, göz atabilirsiniz.
![](https://img.wattpad.com/cover/274581197-288-k560307.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA'NIN DOĞUŞU
Werwolf"Anka, senin annen kurtların soyundan geliyordu. Yani o bir kurt kadındı, baban ise insan. Annen bildiğin kişi senin düşmanın, ona sakın güvenme. Bir savaşın ortasındayız Anka ve yaşamın bu savaşa bağlı. Çünkü sen bir insan-melezsin." Rüyamda söyled...