Beynimin içindeki karanlık sisle kaplanmış düşünceler, zihnimi boğuyordu ancak ben beynimin çığlıklarını duymazdan geliyordum çünkü biliyordum ki eğer o çığlıkları kulak ardı etmezsem beynimle beraber ruhum da o karanlık sisin altında kalıp boğulurdu.
Mavera'nın fularının sarılı olduğu elimi avuçlarının içine alıp konuştu. "Bu fuları elini kestiğin için sardın öyle mi?"
"Mavera'nın fuları bu, bardak kanımla dolduğunda bileğinden çıkarıp elime sardı." Anladığını belirtircesine başını salladı. "Gel hadi, eline pansuman yapıp düzgünce saralım."
"Peki." Birlikte odamdan çıkıp aşağı kata indik. Öktem beni oturma odasındaki ikili koltuğa oturtup gitti. Birkaç dakika sonra elinde ilk yardım çantasıyla geldi ve yanıma oturdu. Fuların düğümünü çözdü ve yaraya yapıştığı için yavaş hareketlerle çekti. "Acıyor mu?" Kuruyan kandan dolayı fular yapıştığından biraz acımıştı ama önemli değildi. "Hayır acımıyor." Bu küçük diyaloğumuzdan sonra hiç konuşmadan, büyük bir dikkatle elime pansuman yapmaya başladı.
İlk önce, bir pamuğa biraz tentürdiyot döküp yaramı temizledi. Yaram çok derin değildi ama boyutu biraz büyüktü. Canım yanıyordu yine de belli etmedim, sesimi çıkarmadan dayandım. Yarayı temizledikten sonra ilk yardım çantasından çıkardığı bir kremden sürdü, son olarak ise özenle sardı elimi. "Aferin benim kardeşime hiç sesini çıkarmadı." İlk yardım çantasını toplarken aynı zamanda dalga geçercesine konuştu ve kahkaha attı. "Ben güçlüyüm, bu küçücük yara canımı yakmaz benim. Ne sandın?" Öfkemi bir kenara bırakıp ben de alayla konuştum. Bu sefer ikimiz de güldük.
Ama benim yüzümdeki gülümseme aniden silindi. "Mavera neden gelmedi? Ya bir şey olduysa?" Sorduğum soruyla eş zamanlı olarak yüzü asıldı. "Bilmiyorum Anka. Gidip kontrol etmek istiyorum ama seni yalnız bırakamam, yanımda da götüremem. Dua edelim de bir an önce eve dönsünler." Koltukta duran kanımın bulaştığı fuları elime aldım.
"Neredesin Mavera? İyisin değil mi? Sana bir şey olacak diye korkuyorum, lütfen eve gel artık. Abilerin için de endişeleniyorum. Beraber misiniz? Umarım öyledir."
"Öktem!" Yekta'nın yüksek sesi düşüncelerimi böldüğünde hızla oturma odasından çıktım, koridorda Öktem'le karşı karşıya geldim. Ne ara çıkmıştı odadan? "Anka hadi odana çık. Ben seni çağıracağım biraz sonra."
"Hayır, Mavera'yı görmeliyim." Endişeli görünüyordu, beni geriyordu. Öktem başını iki yana sallayıp beni kucağına aldı ve omuna yumruk atmama aldırmadan yukarıya çıkmaya başladı. "Mavera'yı görmek istiyorum, bırak beni." Odama gelene kadar konuşup çırpındım ama hiçbir etkisi olmadı. Odama girdiğimizde beni yatağa atıp odamdan çıktı. Kapıdan gelen kilit sesiyle aceleyle ayağa kalkarak kapıya gittim, kapı kolunu aşağıya indirdim fakat kapı açılmadı. "Neden onu görmeme izin vermiyorsun? Aç şu kapıyı!" Cevap gelmeyince gittiğini anladım. Sinirlenmiştim ama endişe daha büyüktü. Kalbimde ani bir ağrı hissedince elimi kaldırıp göğsüme bastırdım. Mavera'ya bir şey olmuştu. Korkum daha da artınca aklıma gördüğüm kâbus geldi ve dehşete düştüm. Ayakta duramayacağımı anlayıp yatağa oturdum.
Ya yaralandıysa? Hayır. Hayır. Kâbusumda bu evdeki hiç kimseyi tanımıyordum, Öktem beni annemle beraber yaşadığımız evden alıyordu, burada değildim. Böyle bir şey olamaz değil mi?
Elimdeki fuları kanlı olmasını umursamadan bileğime bağladım. Yaklaşık on dakika sonra Öktem kapının kilidini açıp odama girdi. "Mavera'nın yanına gideceğiz şimdi ama korkmak veya üzülmek yok tamam mı?" Kesin kötü bir şey oldu, korkuyorum. Lütfen o iyi olsun. Lütfen. "Tamam mı güzelim?" Yutkundum ve başımı salladım, bana endişeyle baktı. Emin olamıyordu, kötü olacağımdan endişe ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA'NIN DOĞUŞU
Hombres Lobo"Anka, senin annen kurtların soyundan geliyordu. Yani o bir kurt kadındı, baban ise insan. Annen bildiğin kişi senin düşmanın, ona sakın güvenme. Bir savaşın ortasındayız Anka ve yaşamın bu savaşa bağlı. Çünkü sen bir insan-melezsin." Rüyamda söyled...