"Anneme bir şey yapma." Sesinin yalvarırcasına çıkması adama zevk veriyordu. "Onunla görüşmeyeceğim."
"Ben o sürtüğün canını aldıktan sonra istesen de görüşemezsin oğlum."
Duyduğu kelime ile yumruklarını sıktı. Üzerine atlayıp öldürene kadar dövmek istiyordu. Sahi neden yapmıyordu? Ama bu o adam için kolay bir ölüm olurdu. Jungkook onun acı çekmesini istiyordu. Annesine yaptıklarının kat kat daha fazlasını çekmesini istiyordu.
"Bir şekilde kaçmayı başarmış. Sen yardım etmedin değil mi?" Adam şüpheyle Jungkook'a baktı. "Karnındaki piçle 3 adamdan kurtulması imkansız."
"Hayır, ben bir şey yapmadım." Kaşlarını çattı yalandan. "Evdeydim, Seohyun'a sorabilirsin."
"Sırıttı adam. "Zaten öyle bir hata yapabileceğini sanmıyorum. Biliyorsun annen elimde."
"Annemi nerede saklıyorsun?"
İnandırıcı olması için annesi hakkında sorular sormaya devam ediyordu. Adam gür bir kahkaha atarak Jungkook'a yaklaştı.
"Cevabını alamayacağın sorular sorma diye kaç kere söylemem gerek."
Jungkook'un dudağının kenarına atmıştı yumruğu. Babası şiddete meyilli bir insandı ve küçüklüğünden beri ona katlanmak zorundaydı Jungkook.
"Doğruca eve git ve karınla ilgilen. Torun istediğimi söylemiştim."
"Onu da mı kölen yapacaksın?"
Sırıtarak sorduğu soru üzerine bir yumruk daha yemişti. Bir yanı deli gibi karşılığını verip, onu şuracıkta öldürmek isterken diğer yanı sakin olması gerektiğini söylüyordu. En ufak bir aptallığında her şey mahvolurdu.
"Laflarına dikkat et piç kurusu." Jungkook'u yakasından tutup geriye itti. "Siktir git şimdi."
Bir şey dememek için dişlerini sıktı ve çıktı evden. Tam o anda telefonu çalmıştı. Jimin, Jungkook'un yedek telefonundan arıyordu. Telefonu açıp kulağına götürdü. Bu sırada arabasına binmişti.
"Söyle."
Kabaydı belki fakat bu Jungkook'un huyuydu. Sesini duyduğunda gülümsedi Jimin. Bitki çayını yudumlarken bacaklarını koltuğa uzattı.
"Jungkook, benim canı- yani kızımızın canı ekşi bir şeyler istiyor."
"Jimin, gelemem biliyorsun."
Babası yine peşine adam takmış olabilirdi. Bir süre oraya gidemezdi. Belki geçen ki gibi Yoongi'yi yollayabilirdi.
"Ne kadar sürecek bu? Burada yalnız korkuyorum." İç çekerek devam etti. "Ormanın içinde bir yerdeyim ve benden başka kimse yok. Bir de seni özlüyorum."
Kendi evi görüş alanına girdiğinde dudaklarını birbirine bastırdı. Gitmek istemiyordu o eve. "Korkma, şimdi kapatmam gerekiyor. İsteklerini Yoongi ile göndereceğim, tamam mı?"
"Bebeğimizin babası Yoongi değil, Jungkook. Gönderme istemiyorum."
Sinirlenmiş ve daha fazla bir şey demeye gerek duymadan suratına kapatmıştı telefonu. Jungkook onu geri aramadı. Çünkü o da sinirlenmişti. Bu yaptığı tamamen Jimin'i ve bebeklerini düşündüğü içindi. Jimin ona haksız yere kızıyordu.
Yoongi'ye durumu anlatan bir mesaj attı ve arabadan inerek eve girdi. O sırada Seohyun da merdivenlerden iniyordu. Kulak dolduran topuklu ayakkabı sesiyle yüzünü buruşturdu.
"Sonunda evin yolunu bulabildin, Jungkook. Neredeydin iki gündür?"
Kızın iğneleyici sesine karşılık kaşlarını kaldırdı. "Ne yaptığım seni ilgilendirmez, Seohyun. Yerini bil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Baby // KookMin ✔
Novela Juvenil| TAMAMLANDI | "İstemiyorum Jimin." Nefretle baktı gözlerine. Zaten hiçbir zaman farklı bir duyguya ev sahipliği yapmamıştı gözleri. "Aldıracaksın o bebeği." "T-tamam." O an için korkuyla kafasını salladı. Gerçekten kıyabilecek miydi masum bir bebeğ...