Bu şehirde bazı akşamlar sert soğukları ağırlıyordu. İnsanın içini titreten, katlanılmaz sert soğuklar.
Böyle akşamlarda kız hiç üşümezdi. İnce giysiler ile dolaşır, çoğu zaman soğuğa aldırış etmezdi.Eğer üşürse ve soğuk havaya yenik düşerse, geceleri etrafta istediği gibi nasıl dolaşacaktı?
Sürekli hasta olan, üşüdüğünde bebek gibi davranan çıtkırıldım kızlardan olmak istemiyordu.
Üşüse bile biraz koşar, kızlardan birini dans etmeye zorlar, olmadı rastgele bir kafenin içine girip ısınırdı.Ama bazı akşamlar soğuk o kadar dişli ve yabancı geliyordu ki ona, titremekten ve pes etmekten kendini alıkoyamıyordu.
Çaresizce sadece üşüyordu. Bacaklarında hareket edecek güç, içinde dans edecek neşe kırıntıları bile bulamıyordu.
Tıpkı bu gece olduğu gibi. Üzerinde soluk renkli pembe bir crop bluz ve bu havada ona hiç yardımcı olmayan kot şortu vardı.Arka sokaklardan kulağına cılız bir müzik geliyordu. Caz müzik. Evet, sanırım öyleydi. Chuu kulağını sese vermiş ve emin olmuştu. Bu civarlarda duymaya alışık olmadığı bir müzik türüydü bu. Genelde ayaküstü tezgahlardan cızırtılı radyo sesi duyulurdu.
Müzik sesine dalgaların hırçın sesleride karıştı. Bu iki ses nedense kızın kulağına uyumlu geldi ve hoşuna gitti.
Bu gece sahilde buluşmaya karar vermişlerdi. Hiçbiri soğuğu ve dalgalı denizi akıl edememişti. Chuu bir ara itiraz edecek gibi olsada onları bozmamıştı. Aslında bu havada burada olmak akıllı işi değildi. Sahilin en kuytu köşesinde her zaman takıldıkları ıssız bir yer vardı. Çoğu zaman buraya, ters dönmüş balıkçı kayığının yanına gelirlerdi.
Kollarını tutup kendine sarıldı. Sert esintiyle saçları geriye doğru hareket ediyor, ara sıra omuzları seğiriyordu.
Olivia, kayığın üzerinde oturan kızın titrediğini fark ettiğinde yanına aldığı büyük beden gri hırkayı Chuu'ya uzattı. Kız ona uzatılan hırka karşısında gözlerini minnettarca kocaman açmıştı. Hatta az kalsın Olivia'nın önünde eğilecek, ayaklarına kapanacaktı.Hırkayı alıp hızlıca kollarından geçirdikten sonra denize ve gecenin bu saatinde içine giren arkadaşlarına baktı. Yanlarında iki oğlan vardı ve bu gece onlara eşlik ediyorlardı.
Çocuklar yanlarında birkaç paket sigara ve hamburger getirmişlerdi. Chuu hiçbirini tanımıyor, adlarını dahi bilmiyordu. Ama kıyafetlerine ve tavırlarına baktığında parası olan tipler olduğunu anlıyordu. Jooe bu gece için onları özenle seçmiş olmalıydı.
Birbirlerine su atan arkadaşlarına baktı ve "Bu havada denize girmek için deli olmak lazım," dedi.
Olivia omuz silkti. "Evet onların deli olduğunu biliyoruz zaten, sahi sen neden onlarla değilsin?"
Bunu söyledikten sonra güldüğü için, Chuu ona sataştığını anlamıştı.
Yapmaya çalıştığını espriye gülüyormuş gibi yaptı.
"Yine çok komiksin."Bu akşam buraya ne bedava sigara için ne de eğlenmek için gelmişti. Hiç ama hiç havasında değildi. Markette kasa taşımaktan beli ağrımıştı ve buraya geldiğinden beri tek yaptığı ters dönmüş kayığın üzerinde oturup, denizi izleyerek sakız çiğnemekti.
Aslında buraya gelmesinin tek nedeni kızlarla Soobin hakkında konuşmaktı.
Bir türlü onlara bahsetmeye fırsat bulamamıştı.
Bulduğu ilk fırsatta kızlara başına gelen şeyi anlatmak istiyordu. Duyunca çok şaşıracaklarına emindi. O çocuk sinsi ve tehlikeliydi. Bunca zaman hiç kimse fark etmemişti onu. O, bunca zaman yüzünde gülen yüz çizili bir örtünün altında gizlenmişti.Kızlara danışmak ve yardım almak istiyordu Chuu. Ona sadece arkadaşları ilk seferde inanırdı.
Çocuklardan biri Jooe'yi kucağına alıp karanlık suyun içine attığında kahkaha sesleri yükseldi. Aisha, daha bugün tanıdığı çocuğun boynuna yapışmış sürekli gülüyordu. Jooe'yi suya atan çocuk onunla beraber suyun altına girdiğinde Chuu kafasını çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sick Thoughts | Soobin
Fanfiction"Güneş her battığında öldürdüm gölgemi. Fakat o diğer sabahlarda yaptığı gibi tekrar tekrar ayağa dikildi. Ve bana, yine bir katil olduğumu söyledi."