fifteen

94 15 9
                                    


Sizden nefret eden insanlara ne yaparsınız?

Veya onlara ne yapmanız gerekir?

Her sorunun olduğu gibi bununda binlerce cevabı var öyle değil mi?

Bazen önce cevap gelir sonra yavaşça soru belirirdi.
Bu gecede öyle olmuştu.
Chuu'nun sorudan önce aklına düşen birkaç cevap vardı.

Bir şeyler yapmalıydı.

Nasıl ve ne şekilde bilmiyordu tek bildiği şey elini çabuk tutması gerektiğiydi.
Nefret ve devamında getirdiği her şeyden bıkmıştı. Hayatı bir çöpten farksızdı. Değersiz itip kakılan biri olmak istediği şey değildi.
Sinip kaderine razı olmaktanda oldukça sıkılmıştı.
Fakat tüm bunlardan uzaklaşamıyordu.

Jooe, bir süredir hayatındaydı. Chuu onunla tanıştıktan sonra hayatının kurtulduğunu düşünmüş taparcasına onu takip etmişti.
Fakat kurtarıcısı onu terk edeli uzun zaman olmuştu. Jooe oklarını batırdığı her an Chuu kurtulduğu deliğe geri giriyordu.

Soobin yeni bir dikendi yeni ve başedilemez. İki kişinin elinde kukla olmak Chuu'yu epey yıpratmıştı.
Gardını almazsa parçalanması an meselesiydi.

Şimdi üzerine doğrultulmuş o nefretten bıkmış buna nasıl karşılık vereceğini düşünüyordu.

öldürmek.
Aklının en ucra köşesinden geçiyordu bu fikir. Bu onu ürperten bir cevaptı. Fakat yapamayacağını bildiğinden bunu saymıyordu bile. Bu sadece insanı tatmin eden güzel bir hayalden ibaretti.

İşkence etmek?
Hayır, bu gücü elde etmekte kolay değildi.

Ama yapabilecek bir şeyler olmalıydı.
Yoksa bu dünyada başkalarının elinde piyon olanlar nasıl intikam alacaktı.
İçinde yanan öfke kıvılcımlarına su atıp sönmesini beklemek göründüğü kadar kolay değildi.
Ve kızın kovadaki suyu tükenmek üzereydi.

Chuu nerede olduğunu ve kimin parmakları ucunda olduğunu gayet iyi biliyordu.
Küçücük bir hareketinde parmağın onu aşağı itecek olması şaşırtıcı bir şey değildi.

Bir şeyler bulmalıydı.
Yakında gelecek olan o haşin hamleden önce bir şeyler yapmalıydı.
Biliyordu daha doğrusu anlamıştı. Jooe'nin yanında sürdüğü saltanatın dibini sıyırıyordu.

O gün Jooe yüzüne tırnaklarını geçirmeden saniyeler önce kızın yüzünde o ifadeyi görmüştü. Geçici bir öfke, basit toksik bir arkadaş ilişkisi değildi. Jooe sona geldiğini söylüyordu.

Chuu bir an önce bir şeyler bulmalıydı. Vakti iyice daralmıştı.

İlk önce...
İlk önce o da onlardan nefret etmeliydi. Şimdikinden bile daha fazla. Öylesine bir nefret değil. Güçlü bir nefret.
Sonuçta bir insanı motive eden en büyük kuvvet nefretti.

Her şey sevgiyle falan değil, nefretle doğar ve onunla biterdi.
Bir hikaye, bir aşk, bir cinayet hepsinin başlangıç noktası nefret olabilirdi.

Chuu'nun içindeki nefret dalları oturduğu yerden tavana kadar uzanmıştı. Kırmızı ve küçük tomurcuklar açması an meselesiydi. Gözleri kırmızıya dönük bir ateş gibi yanıyordu. Kafasının hemen üzerindeki hayali tomurcuk çiçek açıverdi. Ve Chuu'nun kafasındaki her şey yavaş yavaş netleşti.

Ona zarar veren iki kişinin yüzü gözlerinin önündeydi. Kızın sarı saçları ve çocuğun gözlük camlarının arkasına gizlenmiş sahtekar gözleri.

Kız ikisinede bizzat zarar veremezdi.
Onda unutamayacağı izler bırakan Jooe ve başına bir bela gibi dolanan Soobin'e kendi başına hiçbir şey yapamazdı.
Hoş ona yardım edebilecek birinide tanımıyordu.
Toplumdaki şimdiki güçlü yeri bile Jooe'den geliyordu.
Ve Soobin'in akıl oyunlarına karşı gelecek bir şeyi yoktu.
Denese bile bu uzun ve zorlu bir yolculuk olurdu.
Chuu o kadar dayanıklı değildi.

Sick Thoughts | SoobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin