Eşit olmayan oranlar
Pat...
Pat...
Pat...
Pat...
Chuu, botunun ucunu yere vurarak odada bulunan her canlıya rahatsızlık vermek istiyordu.
Pat...
Pat...
Pat...
Saatin çekilmez tik tak sesinden, çamaşır makinasının gürültüsünden, damlatan musluğun damlayıp durmasından ve kulağa insanın beynini deliyormuş gibi gelen topuk sesinden fazlasıyla nefret eden insanlar vardı. Bu nefret takıntılı derecede olabiliyordu.
Ve Chuu, müdür yardımcısınında bu tür insanlardan biri olmasını umuyordu.Yirmi dakikadır bu odadaydı. Uzun saçlarını yamukça toplamış, gömleğinin kollarını iliklemiş, üstüne başına çeki düzen vermişti. Ve şimdide tırnaklarını eteğine batırıp duruyordu.
Kız yirmi dakikadır susuyordu ve müdür yardımcısıda odasına girdiklerinden beri tek kelime etmemişti. Chuu'yu gördüğü an morali bozulmuş, yüzü epey düşmüştü.
Öfkesini bastırabildiğinde ve telefonla konuşmayı bitirebildiğinde koltuğuna oturdu ve ellerini masanın üzerine koyup iç çekti.Ve ona hâlini hatırını sorarmış gibi sordu.
"Kaç kere disipline gittin?""İki," dedi Chuu düz sesiyle. Boğazının hâlâ acıdığını konuşunca fark etmişti.
İki defasında da Jooe yüzünden gitmişti disipline ve bir defada beraberce uzaklaştırma almışlardı.
Bunu atlamamak istiyormuş gibi müdür yardımcısı hatırlattı.
"Ve bir de uzaklaştırma değil mi?"Chuu cevap vermedi. Kabul ediyordu oldukça kötü bir durumdaydı. Kötünün en kötüsüydü hem de. Buraya çağrıldığı son seferde Chuu ve diğerleri ciddi bir uyarı almıştı. Hatta karşısındaki adam arkadaşlarından farklı olduğunu ve kendini düzeltebileceğini söylemişti. Chuu kendini düzeltmesede uzun zamandır buraya gelmiyordu.
Bu odaya hiç iyi bir şey için çağrılmamıştı ve karşısındaki adam ondan hazzetmiyordu. Ağzını bile açsa kendini okuldan atılmış bulabilirdi. Zaten şu sıralar herkesin gözü üzerindeydi. Üstüne bu odaya kendi ayaklarıyla gelmişti.
"Az daha arkadaşının burnunu kırıyordun." Eline aldığı kalemi masaya vurmaya başladı. Bu ses Chuu'yu husursuz etti.
Müdür yardımcısı, ayakkabısını yere vurmasının intikamını alıyor olmalıydı."Neden arkadaşının burnuna makarayla vurdun?"
Chuu ellerini dizine bastırdı ve biraz ilerisinde sandalyede oturan çocuğa baktı.
Aralarında en az beş adım vardı. Kız onun varlığını yakınında hissettiği içinde huzursuzdu. Sakinleşsede onu gördüğünde yine delirecek gibi oluyordu.Soobin'in burnunda beyaz bir bandaj vardı. Burnu oluk oluk kanadığı için gömleğinin ön kısmı zombi filmlerinden çıkmış gibi kan lekeleriyle kaplıydı. Saçları Chuu onu hırpaladığı için hâlâ dağınıktı.
Çocuk sakince önüne bakıyordu. Ne yüzünde bir sırıtış ne de mazlum bir ifade vardı.
Hatta ifadesizdi.
O da Chuu gibi içeri girdiklerinden beri ağzını açmamıştı.Chuu kendini anlatamayacağı için konuşmamayı seçmişti. Bir kişiye daha yaşadığı şeyi açıklayacak takati kalmamıştı.
Müdür yardımcısı ise Soobin'in bir suçu olmadığını bildiği için ona tek kelime bile etmemişti.
Çocuğun temize çıkması için susması bile yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sick Thoughts | Soobin
Fanfiction"Güneş her battığında öldürdüm gölgemi. Fakat o diğer sabahlarda yaptığı gibi tekrar tekrar ayağa dikildi. Ve bana, yine bir katil olduğumu söyledi."