Yağmurlu ve fırtınalı bir gündü. Hava kararıktı. Siyah bulutlar şehri lanetlemişti. Ama Richie'nin içinde yaşadığı fırtına daha korkutucuydu.
Richie ıslak bir halde delice koşuyordu. Hem kendi ailesine hemde sevdiği çocuğun ailesine olan nefreti koştukça artıyordu. Her dakika her saniye onlara kendisini Eddie'den ayırdığı için lanetler okuyordu.
Eddie Kaspbrak Richie'nin bir zamanlar en yakın arkadaşıydı. Ama daha sonra Richie ona karşı olan duygularının arkadaş duygusundan daha farklı bir duygu olduğunu fark etti. Bunu Eddie'ye söyleyemeden Eddie gitti. Ailesi biricik sevgilisini götürdü. Her ne kadar Eddie'ye ona karşı olan duygularını söyleyemesede sevgilisiydi onun.
Aşıktı ona. Şuan canı çok yanıyordu. Hala gitmiyordu onun aklından. Kaç sene geçmişti üzerinden. Unuttum dese bile bir fotoğraf görse hemen aklına geliyordu. Bugün de aynısı olmuştu.
Eddie ile göldeki fotoğraflarını görmüştü.
Gözlerinden yaş aktı oğlanın. Tarif edilmez bir duyguydu. Eddie şuan nasıldı? Büyüdü mü? Saçları, gözleri, elleri ve en önemlisi ruhu nasıldı?
Richie, "Tanrım umarım eds acı çekmiyordur. Umarım iyidir."
Richie soluk soluğa kaldığı için bir kaldırıma oturdu.
"lanet olsun lanet olsun lanet olsun onu çok özledim onu çok özledim.."
Ağlayarak başını öne eğdi.
"ona nasıl ulaşacağım.. Onu asla göremeyeceğim Tanrım..."
Hıçkırıklarla beraber ağladı. Kaldırım taşına ruhundaki zehri boşaltmaya çalıştı. Başardı da.