Orada yaklaşık 3 saat geçirdi. Bir kaç grup çocuk oraya gelmişti.
Richie bu durumdan rahatsız olmuştu. Çünkü uykusu bölünmüştü.
"biraz sessiz olmaya ne dersiniz arkadaşlar?"
Richie yattığı yerde doğruldu.
"niyeymiş?" dedi sarı saçlı uzun çocuk.
"uyuyoruz kör müsün?"
Hepsi beraber güldü. Richie onlara anlam verememişti.
"komik olan ne?"
Richie çantasını alıp onlara yaklaştı.
"söylesenize?"
Sarı saçlı çocuk,
"kaşınıyor musun ibne?"
Güldüler.
"kavga çıkarmaya yer arıyorsunuz, sizinle uğraşacak vaktim yok."
Richie önüne dönüp gitmeye yelkendi. Ama çocuklardan biri Rich'in çantasından tutup yere düşürdü.
Tam kalkmaya yeltenmişken kalıplı olan çocuklardan biri beline tekme atmıştı. Richie acıyla inlemişti.
"ne o? Az önce dilin papuç gibiydi."
Bir kere daha vurdular. Richie kalkmaya yeltensede tekrar tekrar vurup çocuğun kalkmasına izin vermediler.
Richie'nin ağzı yüzü hep kan olmuştu. Çocuklar, bu duruma gülüp ortadan kaybolmuşlardı.
"ah."
Dirseklerinden yardım alarak ayağa kalktı. Beli feci derecede acıyordu. Kırık çıkık yoktu. Sadece acıyordu. Bilemiyordu. Belki de kırık çıkık vardı.
çantasını alıp yavaş adımlarla bisikletine bindi. Nasıl bu haldeyken bisiklet sürecekti. Oda bilmiyordu.
"ah!"
Richie neredeyse bağıra bağıra zar zor bisikleti sürdü.
Eve geldiği zaman annesine gözükmeden doğruca odasına çıktı. Daha sonra banyoya girip sıcak bir duş aldı.
Karnında ve belinde kızarıklar vardı.
Dokundukça acıyordu.
Acıması hafif hoşuna gidiyordu.
Sanki canı yandığı zaman Eddie'yi hissedebiliyormuş gibi.
Richie birden bire ağlamaya başladı. Aklına yine sevdiği çocuk gelmişti.
Eddie yoktu.
Richie'de olmak istemiyordu.