Mahir endişelenmemi ingilizce konuştuğum sürece herkesin beni anlayacağını söylerek güven vermeyi bitirdiğinde arabadan inip dil kursunun verileceği binaya girdim.
Beyaz duvarlı binanın duvarlarındaki İsveççe kelimelerin hiçbirini anlamaksızın ilerleyip yönetime ulaştığımda bana sevecen davranıp dersimin az sonra başlayacağını söyleyip bir sınıfa yönlendirdiler. Daha çok bir odaydı ve içeride sadece 3 kişi vardı. Benimle 4 olan kişi sayısını oluşturanların hepsi öğrenciydi belli ki.Birkaç dakika sonra hafif sarıya çalan saç ve sakallarıyla biri gelip bize hoca olarak kendini tanıttı. İngilizce anlamayan yoktu ve şu ana kadar hepimiz iyiydik.
İki İspanyol bir İngiliz ve bir de ben vardım. Aslında merkezin fazlaca öğrencisi vardı ama hiçbir şey bilmeyenler ve bu ay başlayanlar olarak biz bu kadardık.Konuya yavaşça girdiğinde İsveççenin kesinlikle bambaşka aksana sahip bir dil olduğunu anlamıştım.
Ders bittikten sonra soğuk havayla buluştum. Ortalıkta Mahir yoktu. Birkaç adım atıp onu beklemeye başladım ama gelen giden yoktu ve hava çok soğuktu. Hissedilen -8 falandı. Soğuk bir yel esince tüm canımı almış gibi hissediyordum ve burnum atkımın kendisini kapatmasına rağmen kıpkırmızı olmuştu.
15 dakika orada ayaklarımdan yüzüme kadar donduktan sonra ne yapacağımı düşündüm. Yürüyerek evi asla bulamazdım ve yanımda hiç İsveç kronu yoktu. Aslında yanımda hiç para yoktu.
Binadan çıkan biri yanımdan geçtiğinde bir adım sonra durup bana döndü.
"Evren?"
Tamam bu hocaydı ve aksanı komikti. Yani adımı söylerken çok tatlı olmuştu.
"Evet?" dedim ingilizce.
"Ne zamandır buradasın? Donmuş olmalısın."
"Evet, dondum. Arkadaşımı bekliyorum ama gelmedi."
"Gel seni bırakayım."
Emin olmayarak ona baktığımda başını yana eğdi.
"Hadi. Donarak öleceksin."
Kafamı çaresizce sallayıp onu takip ettim ve arabasına bindim.
"Nerede evin?"
"Gamla Stan. Kilisenin yakınında."
Kafasını sallayıp beni onayladı ve ingilizce bir müzik açıp soğuk havada yavaş yavaş ilerlemeye başladı.
"Dua edelim ki yolları tıkayacak kadar kar yağmadı."
"Ama çok soğuk."
"Daha soğuğunu göreceksin."
Oflayarak ellerimi kalorifere dayadım. Evi tarif ettiğimde çok kolay bulmuştu.
"Teşekkür ederim Bay Skargad."
"Ebbe de lütfen."
Kafamı sallayıp gülümsedim ve arabadan indim. O gittiğinde kapıya yaklaştım. Çaldım ama açan yoktu. Ares'in bu kapıyı açacağını sanmıyordum.
Oflayarak arkaya dolandım ama her yeri kapatıp gitmiştik ve hiçbir şekilde giremezdim. Tekrar ön kapıya gelip merdivene oturdum.
10 dakika sonra Mahir'in arabası evin önünde durdu ve hızla arabadan inip kapıyı kapattı. Hiç durmadan eve koştu ve önünde beni görünce aniden duraksayıp derin bir oh çekti.
"Sen neredesin? Nasıl geldin?"
"Beni almayı unuttun. Değil mi?"
Üşüyen ellerimi koltuk altlarıma sakladım. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor
Teen FictionGözlerim karanlığa açıldığında etrafı süzmeye çalıştım fakat erken çöken gece yüzünden ilerleyen saatler neredeyse zifiri karanlık oluyordu. Hiçbir şey görmeksizin yattığım yeri yokladım. Sanırım yataktaydım. Kolumu uzatınca bir bedene dokundum. San...