♤Ushan Yiğit♤

832 26 26
                                    

Green Day- Boulevard Of Broken Dreams

Dizlerim sinirden titrerken adamın dediklerini düşündüm.

"Git babana seni almaya geldiğimizi söyle. Ve geri gel. Babanın elinden hiçbir şey gelmeyeceğini görürsün."

Ne demekti bu şimdi? Kaygılı bakışlarım onun donuk gözlerinden çekilmişken bir robot gibi hastaneye dönüp sakin adımlarla babama ulaştım.

Karnımda hissettiğim o metal sertlik hâlâ varmış gibi kaskatıydım. Ellerim buz kesilmişti. Babamın yanına gittiğimde yüzündeki endişeyi görmüştüm.

"Baba?" dedim gözlerimi kırpmadan.

"Beni almaya gelmişler."

Bunu dediğim an babamın ağzından bir hıçkırık çıktı. Sol elini gözüne yasladı. Dudaklarını ısırarak ağlamaya başladı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Öylece ona bakıyordum.

"Baba?" dedim ama yüzüme bile bakmadı.

İçimi kaplayan çaresizlik gözlerimi dolduruyordu. O adamın kendinden emin tavrı dediği her şeyi doğru çıkarmaya yetiyordu bile. Bu yüzden korkuyordum.

Geri dönmeye karar verdim. Kaçabilirdim. Ama yakalayacağına o kadar emindim ki, kaçmadım. En azından babamın benden vazgeçme nedenini öğrenmek istiyordum.

Hastane çıkışına yürüyüp çıktığımda, karşımda dikiliyordu. Yanına gittim.

"Neden?" dedim titrek sesimle. "Ne oluyor burada?"

Gözyaşlarım süzülmeye başladığında adam kolumdan tutup yürüttü ve bir arabaya bindirdi. Suratıma bakmıyordu. Ön koltukta sessizce ağlarken o arabayı sürüyordu. Bir gecede hayatımın şokunu yaşıyordum.

Bu adam kimdi? Neler oluyordu? Nereye götürülüyordum? Babam neden bunu kabullenmişti?

Kafamı dolduran sorular bana daha çok gözyaşı veriyordu. İstediğim tek şey şu an için sorularıma cevap verilmesiydi.

Uzun bir yoldan sonra akşam karanlığını yaran tek şey arabanın farlarıydı ve onlar da kapanmıştı. Adam inip kapımı açmış ve kolumdan tutup beni sürüklemeye başlamıştı.

Karanlık yolda yürütüldükten sonra bir eve girmiştik. Işıklar açıldığında etrafı izlemek için durmuştum ama kolumu çekiştirerek beni yürütmüştü.

Yüksek tavanlı bir evdi burası. Lüks eşyalı büyük bir ev.

"Ne yapıyorsun? Neler olduğunu söyle!" diye bağırdım. Kolumu bırakıp bana döndü. O an ne olduğunu şaşırdım. Ani bir tokat yiyeceğimi tahmin edemezdim.

Yüzünü ilk defa net görmüştüm ama bundan önemlisi, yanağım çok acımıştı. Sert tokadı ardından ona tekrar baktım. Kavisli çenesi, uzun geniş bedeni ve siyah şapkasından çıkan saçları onu ayrıntılı izlemem gerektiğini söylüyordu.

"Bana sesini yükseltme." derken o kadar duygusuzdu ki, tüylerim ürpermişti. Attığı tokadı umursamadan tekrar kolumdan tutup merdivenden çıkardı.

Bir odaya soktuğunda odanın büyüklüğü beni şaşırtmıştı. Geniş yatağa doğru giderken kolumu bıraktı. Orada öylece dikiliyordum. O ise şapkasını ve montunu çıkarıp kenara attı. Şimdi her şey daha netti. Uzun boyuna karşılık kulağına üşüşen saçları vardı. Kavisli kaşları ve mükemmeliyetçi bir burnu vardı. Dudakları kırmızı tek çizgi halindeydi. Yanakları içine çökük, yanakları etrafındaki sakalları kısa kısaydı.

ZorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin