♤İsveç♤

409 24 4
                                    

Evdeki Saat- Uzunlar

♤♤♤


"Sadece sus, anladın mı?" diye öfkeyle söylendiğinde gözlerimi kaçırıp kafamı salladım.

İSVEÇ'E GÖTÜRÜLÜYORDUM! Can güvenliğim için beni Mahir'in evine gönderiyorlardı. Hem de Mahir'le. Onun ise beni istemediği açıktı.

Her şeyi geçtim, benim burada bir hayatım ve okulum vardı. Öylece bırakamazdım. Bir kariyer yapmam lazımdı. Fakat Mahir'e bunu dediğimde susmamı söylemişti. Zaten Ushan beni aldığından beri bir hayatımın ya da düzenimin olduğu söylenemezdi. Yine de, bir anda dünyanın bir ucuna gitmeyi kabul edemezdim. Ama bana fikrimi soran yoktu. Kimsenin benim ne istediğimi düşündüğü yoktu. Can güvenliğim. Bir de bu çıkmıştı. Adamın biri bana fena takmıştı ve büyük ihtimalle sebebi Ushan ile kalmamdı.

Hava alanına ilerlerken arabanın arka koltuğundaydım. Mahir ön yolcu koltuğundaydı. Arabayı beni hastaneye götüren Alper sürüyordu. Yanımda Ares oturuyordu. Ares'i nasıl İsveç'e götürdüğünü sorduğumda arabayla geldiklerinde sıkıntı olmadığını ama arada böyle ani uçuşlarda ise özel hayvan kabinlerine kabul ettirdiğini söyledi.

Her uçakta var mı bilmiyordum. Hiç uçağa binmemişken hayvanlar için yer ayırırlar mı bilmiyordum ama Mahir öyle bir kabin olmasa bile ona da koltuk almışlığı olduğunu söylemişti. Ares'i çok önemsediği belliydi. Onu dört yıl önce almış. Aslında Ares ona gelmiş. İsveç'te yürürken bu özel ırk çok sıradan bir şeymiş gibi sokakta gezerken peşini bırakmamış.

Bunları öğrenebilmiştim ama lafı ağzından cımbızla almıştım. Başka da ağzımı açamamıştım. Sabah bu malum olay olduğu için şu an ikindi vaktindeydik ve akşam 6 uçağına yerimiz ayrılmıştı. Acilen gidiyorduk. Ne kadar kalacağımı ben de bilmiyordum.

Mahir Ushan gibi kesinlikle değildi. Karakter analizi için erkendi belki, ama bana olan tavırları karşılaştırıldığında elbette ki farklıydı. Ushan en azından daha sıcak ve girişkendi. Benden nefret ettiğini hissetmiyordum. Bunu Mahir için söyleyemezdim. Gözlerindeki öfkenin tam odağındaydım. Bana hep çok kötü bir şey yapmışım gibi bakıyordu. Bu beni kırıyordu. Ben sevilmediğimde, üzülürdüm. Birinin beni sebepsiz yere sevmemesi bende gerginlik yaratır, kendimi sorgulama isteği oluştururdu. Bulunduğum her yerde sevilmeye alışmıştım. Kendimi sevdirirdim ve bunu tamamen kendimken, bilinçsizce yapardım. Ve Mahir'in nefreti benim bu alışkanlığımı yerle bir etmişti.

Kalabalık havaalanına girdiğimizde arabadan inip ilk önce etrafı gözetledik. Tabii ben ne için baktığımızı da bilmiyordum. Ardından Mahir arabadaki sırt çantasını da alıp çantanın gözünden siyah bir ip çıkardı. Dikkatle baktığımda bunun bir tasma olduğunu gördüm. Arka kapıyı tekrar açıp Ares'i indirdiğinde yüzündeki mahcup ifadeyi görebiliyordum.

"Bunu ben de sevmiyorum oğlum." diyerek tasmayı Ares'in sırtına geçirdi. Boyundan bağlı değildi. Zarar gelmesin diye sırt tasması kullanıyordu. Tasmanın ucunu bana uzattı. Ares'in kontrolünü ben aldığımda Alper bagajdan çok da büyük olmayan bir el bavulu çıkardı. Mahir onu Alper'in elinden aldı.

"Tamam sen gelme. Gerisini hallederim."

"Peki abi." diyen Alper ilk önce Ares'in başını okşadı.

"Kendinize iyi bakın. Abi hâlâ teklifim geçerli. Ben de gelebilirim istersen."

"Yok be oğlum." dedi Mahir Alper'in omzuna elini koyarak. "Adamın İsveç'e geleceği yok ya. Hem sen burada Ushan'ın götünü topla."

Alper bir şey hatırlarmış gibi cebinden telefonunu çıkardı.

"Ben ona haber etmeyi unuttum. Sizi uğurlamaya gelecekti."

ZorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin