Sessiz kalmaya devam ederek montunu giydi.
"Şu büyük parkta mıydı?"
"Hı-hı." diye cevapladı Mahir'i.
1 haftadır neredeyse hiç konuşmuyorlardı. Evren ondan bu küçücük evde bile kaçmayı başarıyordu. Odasının kapısını kilitliyor, Mahir işe gidince çıkıyordu. Akşam ise yemeği Mahir'den önce yiyip odasına çekiliyor kitap okuyordu. Genç adam ona uğradığında kitaptan başını kaldırmıyordu. Kursa kendisini Mahir bıraktıktan sonra çıkışında Mahir'in kendisine çıkarttığı otobüs kartını kullanarak otobüse biniyordu.
Ve büyük gün gelmişti. Adını bilmediği o adamla bugün buluşacaktı. Haftasonu vasıtasıyla Mahir evdeydi.
"Evren. Konuşabilir miyiz?" dedi Mahir dayanamayarak. Kızın kendinden kaçmasından sıkılmıştı.
"Gidip geleyim. Öyle." dedikten sonra evden çıktı Evren.
Park birkaç sokak uzaklıktaydı. Adamın dış görünüşü hakkında hiçbir şey bilmemekle beraber kafasında Mahir sıkıntısıyla ilerliyordu. Böyle sessiz ve sevgisiz yaşamak Evren'i çok yıpratmıştı. Ofladı ve parka girdi.
Banklarda kimse oturmuyordu. Etraf kardı. Pek kimse de yoktu. Etrafı dolaşırken parkın buz tutmuş merdivenlerini indi. Donmuş havuzun kenarından geçip biraz daha ilerledikten sonra siyah montunun kapşonunu takmış bir adam gördü. Sırtı kendisine dönük adamı gördüğü an garip bir şekilde o olduğunu anlamıştı.
Adama yaklaşıp omzuna dokundu. Adam kırmızı burnuyla ona döndüğünde hafifçe gülümsedi.
"Merhaba Evren."
"Merhaba." dedi kız sevecenliğin karşısında mutlu olurken.
"Dolaşalım mı?"
"O-olur." diyerek adamın hizasına geldi.
"Nasılsın?"
"İyiyim. Teşekkür ederim. Siz?"
Adam ondan yaklaşık 5 yaş büyüktü. Belki daha fazla. Gamzeleri Evren'i gördüğü andan beri yüzünden kaybolmayan adam, onunla nasıl konuşacağı düşünür gibiydi.
"İyiyim. Siz deme lütfen."
Evren kafasını sallamakla yetindi. Adını öğrenmek istedi ama adamın istediği zaman söyleyeceğini bildiğinden sessiz kaldı.
"Nasıl başlayacağım bilmiyorum."
Karı kürenmiş park patikasında sakin sakin yürürlerken ikisi de ayaklarına bakıyordu.
"Pekala. En başa gidelim." dedikten sonra boğazını temizledi.
"Dinliyorum."
"Bir kadın vardı. Hayatımın aşkı. Adı Melek. Bir de onun ilişkimizi ölesiye onaylamayan babası. Babamla aralarındaki düşmanlık yüzündendi fakat biz iki genç ve aşık, bunları aldırmamıştık. Onunla hayatımın en güzel zamanlarını yaşadım. Onunla seviştik, kaçtık, yakalandık, tektar kaçtık. Benim ailem bu ilişkiye onay veriyordu. Bir de senin annen. Kendisi ailemizin dostuydu. Melek her seferinde ona sığınır olmuştu. Tabii ben de."
Evren yutkundu. Annesinin görüntüsü aklına geldi.
"Bir gün Melek hamile kaldığını söyledi. Annen de hemşire olmasına rağmen onunla bir doktor gibi aylarca ilgilendi. 9 ay boyunca Melek'in babasından kaçtık. Kardeşimin, daha çok kuzenimin fazlasıyla yardımı dokundu bu konuda."
Adam sessiz kaldığında kız ona döndü. Düşünüyor, o günleri yad ediyordu.
"Her neyse. Doğum çok yakınken, hastane yolundayken, sevdiğim kadının babası bizi sıkıştırdı. Derdi kızını elimden almaktı. O sırada annen ve Melek'i bir depoya saklamaktan başka çarem yoktu. Melek'in bazı problemleri vardı rahim ağzında. Sezeryan olması lazımdı. Normal doğum onu öldürürdü. Fakat yapılacak hiçbir şey yoktu. O anki cehennemin ortasında, sevdiğimin kadının suyu geldi. Çocuğumuz gelmekte ısrarcıydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor
Teen FictionGözlerim karanlığa açıldığında etrafı süzmeye çalıştım fakat erken çöken gece yüzünden ilerleyen saatler neredeyse zifiri karanlık oluyordu. Hiçbir şey görmeksizin yattığım yeri yokladım. Sanırım yataktaydım. Kolumu uzatınca bir bedene dokundum. San...