yazım yanlışı varsa affedin lütfen.
iyi okumalar."Converseler ayağını vuruyorsa neden hâlâ onları giyinmeye devam ediyorsun?"
Üzgün bir köpekçik gibi yağmuru izleyen ve bana anlam veremediğim bir sebepten dolayı fazla yakın duran sarışına göz ucu ile bakarken sordum. Biz evden çıktıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başlamıştı. Benim ayaklarımda siyah botlarım olsa bile, Naruto'nun sadece hardal renginde olan converseleri vardı. Kapalı olan bir dükkanın tentesine, yağmur damlacıklarının daha az ulaştığı bir yere sokulmuş, yağmurun yavaşlamasını bekliyorduk.
"Converseleri seviyorum, Sasuke-san."
"Ama ayağını vuruyorlar."
"Ama kendimi onların içinde iyi hissediyorum."
"Daha önce o ayakkabılar yüzünden, tırnağın yanlış uzadığı için ameliyat olduğunu söylemiştin. Kendine acı çektiriyorsun."
Birkaç saniye sessizlik oldu.
"...mazoşistim ben!"
Naruto'nun son söylediği şey ile kıkırdadım.
"Sen bilirsin."
Göz ucu ile bana fazlasıyla yakın duran sarışını kesmeyi bıraktım. Kendimi suçlu hissetmiştim. Bakışlarımı gri yağmur bulutlarına çevirdim. Yağmurun yakın bir zamanda yavaşlayacağı yoktu. Hemen bir yere sığınmalı ve doğru düzgün bir şeyler atıştırmalıydık."Acıktın mı?"
Naruto başını iki yana salladı. Acıktığını biliyordum. Bu çocuk, isteklerini bırak, acıktığını söylemeye bile çekiniyordu.
"Pekala, o zaman bir kafe bulalım."
"Sasuke-san, ben iyiyim."
Minik bir "Pfft" sesi çıkartarak yanımda tirtir titreyen sarışına baktım. Başka bir şey söylemeden, üzerindeki uzun siyah paltoyu çıkartıp sarışının üzerine koydum. İtirazlarını görmezden geliyordum. Naruto'yu siyah paltom ile bir dürüm haline getirdim."İlerideki sokakta kafemsi bir yer vardı sanırım."
Bakışlarımı sarışına geri çevirdiğimde onu, siyah paltomu bana geri uzatırken gördüm çatılmış kaşları ile. 21. yüzyılda insanları anlayamıyordum. Derin bir nefes verdim.
"Naruto, paltomu sana vermiş olmamın sebebi senin ıslanmış ve üşümüş olmamdı. Neden bana geri veriyorsun?"
Paltomu geri almadan konuştum.
"Yoksa siz ıslanacaksınız."
Bıkkın bir nefes verdim.
"Pekala, beraber kullanalım o zaman."
Sarışın başını yavaşça yana eğidi. Ne demeye çalıştığımı anlayamamıştı. Paltomu geri elime aldım ve yarısını kendi üstüme attım. Naruto'ya elimle bir "gel" işareti yaptım. Bir şey demeden yanıma geldi. Onu önüme aldım. Paltomun diğer kısmının yarısını onun üzerine attım. Sarışın çocuğun üzerine doğru eğildim. Çenem, ıslak sarı saçlara değiyordu... Bu şekilde paltom hem beni ve daha önemlisi, Naruto'yu koruyacaktı."Sasuke-san!"
"En yakın kafe bir sokak ötedeydi yanılmıyorsam. Oraya doğru koşacağız, tamam mı?"
Naruto, "ciddi misin?" diyen bakışlarını bana çevirdi.
"Yoksa bu gidişle, inatçılığın ile ikimizde ıslanacağız."
Sarışın, dediğim şey ile önüne döndü ve göremediğimi düşündüğü kırmızı yanakları ile beni onayladı."1'de çıkalım."
3'ten geriye doğru saymaya başladım. 1'de sığındığımız yerden koşarak çıktık. Ben, ellerim ile paltoyu ikimizin üzerine gelecek şekilde tutuyor, sarışının minik ama sık olan adımların ayak uydurmaya çalışıyordum. Sadece koşuşturarak geçirdiğimiz 3 dakikanın ardından kafenin içerisine kendimizi attık. Kafenin içinde çalışanlar bize garip garip bakıyordu. Tamamen ıslanmış paltomu vestiyere astığımda gözlerimi kafede(???) gezdirdim. Burası, tek kelime ile hayatımda gördüğüm en siktiri boktan kafeydi. Kafenin, yarısı bar, yarısı taverna şeklinde dizayn edilmişti. Girdiğimiz yerin ne olduğu belli değildi. Asılmış bir surat ifadesi ile yanımdaki sarışına döndüm."Buraya daha önce gelmemiştim. Böyle olduğunu bilseydim-"
"Önemli değil, Sasuke-san. Şu anda elimizden ancak bu kadarı geliyor."
"Buongiorno!" //*günaydın*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Born To Die」-Sasunaru
Roman d'amourSasuke Uchiha'nın tehlikeli bir sırrı var. 40 yaşında normal bir tarih öğretmeni gibi görünsede, nadir rastlanan bir hastalık yüzünden asırlardır hayatta. Shakespeare ile aynı sahnede yer almış, Kaptan Cook ile açık denizleri fethetmiş. Şimdi tek is...