yazım yanlışı varsa affedin lütfen. keyifli okumalar.
Ben hasta, yaşlı bir adamım... Zalim bir adamım ben. Albenisi olmayan biri... Sanırım karaciğerimden hastayım. Ama bu konu da hiçbir şey yapmadım asırlardır. Karaciğerimle beraber ruhum da her geçen gün daha da hastalanıyor, tükeniyor...
İnsanlık beş asır önce yeniden doğuş'u yaşadı.
Dört asır önce buluş, keşif çağını,
üç asır önce aydınlanma çağını,
iki asır önce devrim çağını ve bütün bu çağların sonucunda olay şey iki tane Dünya Savaşı oldu... İnsanlar diri diri yakıldı, üzerlerine atom bombaları atıldı, sadece inançlarından dolayı öldürüldüler...Bu beş asır böyle geçti. Öncesine tanıklık edemedim ama bir insanın insanlıktan bütün bir umudunu kaybetmesi için 40 yıl yeter de artar...
insanlığın tarihi, evrenimizi bir kenara atalım, gezegenimizin tarihine kıyasla bile çok kısadır. İnsanoğlunun tarihi bundan 2500 yıl öncesine kadar dayanıyor ve bu 2500 yıl evrenimizin tarihine kıyasla bir buğday parçacıklarının birbirine olan uzaklığından daha kısa... İnsanoğlunun karakteri ya da kendisi bu 2500 yıl boyunca hep aynı kaldı hiçbir değişme gösteremedi...
"Aureliano, gözlerini açık tut!"
Önüme gelen sarmaşığı kolum ile ittirdim. Koşuyordum. Nereye koştuğumu bilmiyordum. Ne zamana kadar koşacağımı da bilmiyordum. Birkaç gün önce şans eseri bulduğum 250 yaşında olan adam Aureliano'yu sırtlamış bir şekilde Peru'lu uyuşturucu çetesinden koşuyordum...Koşmaktan kendimi bildim bileli nefret etmiştimdir. İnsanın kalp ritmini en hızlı bozan şeylerden birisi. Peki koşmaktan daha kötü olan şey nedir bilir misiniz? Koşarken durmak isteyip duramamak.
"Aurileano!"
Bir kütüğün üstünden atlarken sıraladığım adama seslendim. Birisinin daha sırtımda ölmesini istemiyordum. Sağ omuzunda bir kurşunun sıyırdığını hissettim.
"Sa-Sasuke-san..."
"Sakın gözlerini kapatma!"
Birkaç tane daha silah sesi duyuldu.
Ayak seslerine bakılarak peşimizde beş kişi vardı. En uzunları 168 boyundaydı ve en kısaları ise 158... En iyi nişan olanda oydu; eğer onu adımlarının çıkardığı ses desibelini ayırt edebilirsem işim daha kolaylaşabilirdi...Cebimden gelen hızlanma ile kesik bir nefes verdim. Bir köye yaklaşmış olmalıydı ki telefonumun sinyali çekiyor olsun...
"Aureliano, telefonum arka cebimde. Bana, beni kimin aradığını söyle."
Böylece Aureliano uyanık kalabilirdi! Sırtımdaki adam hoşnutsuzluk içerisinde acı çekermiş gibi homurdandı.Ceset kokusunun nasıl korktuğunu bilir misiniz? Öyle güçlü, her yere sinen bir kokudur ki! Aradan neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen Auschwitz toplama kampına gittiğinizde bile orada yanan binlerce Yahudinin cesedini arasında duruyormuş gibi gelir insana... Belki de bu zamanında orada neler yapıldığını bildiğimizden dolayı o kokuyu almamız nedenidir. Bir insan için burnuna en leş gelen kokudur bir cesedin kokusu.
Günün sonunda siz kim olursanız olun, ister bir strates, ister bir peygamber, bir doktor... Ölünce, cesetiniz kokucaktır. İnsan hayatında neler başarmış olursa olsun, öldükten sonra bile etrafına saldığı iğrenç koku, en iğrenç, en cani varlığın insan olduğunun kanıtıdır...
"Naruto U. diye biri arıyor."
Arayan kişinin kim olduğunu öğrenince nefesim kesildi.
"A-ha..."
Sarışının yüzü aklımda belirdi. Dudakalarıma ben farkında olmadan minik bir tebessüm yayılmıştı.
"Sasuke-san?"
"Telefonu açm- ngh!"
Sağ kolumun içinden tarif edilemez bir acı hissettiğimde gözlerimi acı ile kıstım.
"Ngh- siktir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「Born To Die」-Sasunaru
Storie d'amoreSasuke Uchiha'nın tehlikeli bir sırrı var. 40 yaşında normal bir tarih öğretmeni gibi görünsede, nadir rastlanan bir hastalık yüzünden asırlardır hayatta. Shakespeare ile aynı sahnede yer almış, Kaptan Cook ile açık denizleri fethetmiş. Şimdi tek is...