SEN VARYA SEN!!!

764 24 11
                                    

Olduğum yerde biraz daha beklersem kök salacaktım. Masada bana pişmiş kelle gibi sırıtan insanlar vardı. Tamam kullandığım tabirler biraz kaba olabilir ama şu an içinde bulunduğum durumu benim kelime hazinem de bu tabir karşılıyordu. Yavaş adımlarla masaya ilerledim. "İşte Huzur'da geldiii" dedi Serpil Hanım. Ama arsızlığıma bakın ki ben onlara değil yemeklere bakıyordum. E kusura bakmayın ama bu kadar çok ve güzel yemekler yaparsanız yüzünüze bile bakılmaz tabi. Serpil Hanım beni uyarmak amaçlı olsa gerek" Huzurcum masaya gelmek istermisin? Misafirlerimiz seninle tanışmak için sabırsızlanıyor" dedi yüzünden hiç düşürmediği gülümsemesiyle. Masada boş yer olarak yüzünü göremediğim çocuğun karşısı vardı. Geçip oraya oturdum. Çocuk yüzüme dahi bakmıyordu. Pek memnun değildi anlaşılan. Onun yüz hatlarını incelerken ince bir kadın sesi duymamla o tarafa çevirdim kafamı "merhaba canım ben Meral. Annenin çok yakın arkadaşıyım. Umarım seninle de öyle oluruz" dedi Serpil Hanım gibi gülen suratıyla. Bu seferde onu incelemeye koyuldum. İnce yüz hatları vardı. Çok genç duruyordu bunun yanında birde güzeldi. "Bende Bülent canım" dedi adam kısa bir açıklamayla. Iyy bu ne böyle be canımlı cicimli. Sürekli de denmez ki. Fark etmeden yüzümü ekşitmiş olmalıyım ki Serpil Hanım endişeyle konuştu"iyimisin canım?" . Ona dönüp kafamı salladım. Buydu benim anlaşma şeklim. Ya evet ya hayırdı cevabım. Hayat bana daha 17 yaşında olmama rağmen çok şey öğretmişti. Hep kazık yemiştim yakınımdakinden,uzağımdakinden...

En acısıda en güvendiğinden yediğin kazık oluyor. Bense tecrübeliydim bu konuda çift dikişli geçmiştim o yoldan. "oğlum kendini tanıtmak için neyi bekliyosun" diye böldü Meral hanım düşüncelerimi. Karşımda oturan çocuk bana küçücük bir çocuğun bile anlayabileceği derecede bir sahte gülümseme yerleştirip"Berk" dedi. Yüzünü tekrar buruşturup kafasını diğer tarafa çevirdi. Ne suratsız şey bu be. Bu çocuğun suratsızlığını birisine benzetiyorum. Acaba kime??


Yemekte Kemal Bey ve Bülent denilen adam iş hakkında konuşuyorlardı. Meral hanım arada benimle sohbet etmek için girişimde bulunuyor,benim suratsızlığımı ve isteksizliğimi fark edince vazgeçiyordu. Bu seferde moda, dedikodu, kim hangi davette ne giymiş, kim kiminle katılmış; tesadüfe bakın ki hepside kocaları ile katılmış!!.

Berk ve bende bir türlü yemediğimiz yemeklerle oynuyorduk. Zengin züppelerin en belirgin özelliklerinden birisiydi. Hergece başka bir kızla tek gecelik ilişkilerin adamıydı Berk gibiler. Ben bırak tek geceyi kimseyle evlenmeyecektim. Evlenmeyi geçtim ben ondan sonra birine aşık dahi olmayacaktım. Ondan sonra kapatmıştım kendimi aşka. Ondan böyle kimseye güvenememiş ve somurtkan olmuştum. En son ne zaman güldüğümü hatırlamıyordum. Asla gülmem diye bir kuralım yoktu sadece gülecek birşey bulamıyordum. Aşka hiçbir zaman

inanmamıştım zaten. İnanmazdım da. Aşk... Boşluğa düşmek... Kendini bile bile yok etmek... Bunlardan ibaretti aşk dedikleri şey. Ben güçlüydüm. Hepte öyle olacaktım. Bu aptal duygu için kendimi feda edemezdim. Yeterince acı çektim zaten. Birde bunu kaldıramazdım gerçekten. Bu ne böyle ya ne saçmalıyorum ki ben. Bu boş düşüncelerden hepsinin doğru olduğunu bildiğim halde sıyrıldım. Hem zaten sıyrılmasam beni deli zannedeceklerdi. Çünkü yarım saattir elimdeki çatalı sıkarak sürekli aynı noktaya gözümü dahi kırpmadan bakıyordum. O nokta da tam olarak Berk'in tabağında ki yemekti. Galiba Berk'in tabağında ki yemeğe göz diktiğimi düşünüyorlar. Aman ne güzel!!
"Sevgili kızınız okula gelmeyi düşünüyordur umarım" diye konuya girdi Berk, Serpil Hanım'a dönerek. Serpil hanım o anda bana baktı sanırım benim birşeyler söylememi bekliyordu. Ben birşey söylemeyince Berk'e dönüp sorusuna cevap verdi "daha Huzur'la konuşmadık bu konuyu ama ben tabiki gitmesini isterim " dedi tekrar bana bakıp gülümserken. Bense herzaman ki somurtkanlığımla oturuyordum. Tek bir kenarı bile oynamamıştı yüzümün. Ne kadar acayip değil mi???


Saat geç olunca misafirler gitmek için masadan kalktılar. İyi akşam dilekleri ile evden ayrıldılar. Onlar evden çıktıktan sonra odama gitmek için yeltendim. Arkamdan gelen sesle yönümü o tarafa çevirdim "eğer çok uykun gelmediyse biraz konuşabilirmiyiz canım" dedi Serpil Hanım ince sesiyle. Hiçbirşey söylemeden sadece kafamı sallayıp yanına gittim. Koltuğa oturup Serpil Hanım'ı dinlemeye başladım "Huzurcum Berk'in yemekte okul konusunu açması iyi oldu. Ben bu konuyu seninle konuşacaktım ama henüz erken olduğu için sadece biraz erteledim. Ne dersin okul sence de iyi bir fikirmi?" dedi. "Ben hep okumak istemiştim. Ama malum yetimhane de öyle bir şansı olmuyor insanın. Ben okula gitmek istiyorum. Tabi sizin için de bir sorun yoksa" dedim soran gözlerle.
"hayır hayır ne sorun olacak. Peki o zaman okula başlıyosun" dedi. Bende ayağa kalkıp merdivenlere yöneldim. O anda yine arkamdan Serpil Hanım'ın sesini duydum "şey.. Iıı... Bana artık siz diye hitap etmesen olurmu" dediğinde önüme döndüm "Size anne demem için beni zorlamayacığınızı söylemeştiniz" dedim somurtkan suratımla. O hemen itiraz etti "hayır onun için söylemedim. Tabi ki o hale geçerli bana anne demek zorunda değilsin" dedi kafasını yere indirip geri kaldırdı sonra tekrar konuşmaya başladı "ben sadece... Siz yerine sen diye hitap etmek istersin diye düşünmùştüm" dedi suçlu çocuk edasıyla. Bu söylediğine sinirlenmiştim. Ona hemen güvenmemi beklemiyordu değil mi? Yoksa bekliyormuydu? Hayır hayır... "O kadar yakın olduğumuzu düşünmüyorum" dedim her zaman ki gibi gür, kendinden emin, güçlü ve otoriter sesimle. Onun birşey söylemesine fırsat vermeden arkamı dönüp odama çıktım. Henüz kimseye siz yerine sen diyecek kadar dahi yakın hissetmiyordum kendimi. Hemen dolaptan rastgele bir pijama çıkarıp üzerime geçirdim. Dolap ağzına kadar doluydu. Pantolanlar,etekler,elbiseler, bluzlar,tişörtler,kazaklar,birbirinden güzel deri ceketler, hiç giymeyeceğim kısa kısa şortlar...

Dolabın alt tarafını açtığımda topuklu ayakkabılar oldu ilk gözüme çarpan. Spor ayakkabıların hepsi birbirindrn güzeldi. Botlar,babetler vardı diğer köşede. Çantalar vardı bir kenarda da genellikle koldan asmalı okul çantalırıydı. Özel davetler için özenle seçilmiş çantalar çekiyordu beni kendine. Dolabı incelemeyi bırakıp yatağıma geçtim. Nedense Berk geldi aklıma sonra. Benden hiç hoşlanmamıştı. Bunu da hiç çekinmeden kendisi belli ediyordu. Burnu çok havada, en iyi benim havalarında dolanıyordu ortalıkta. Yüzü belirdi sonra gözümün önünde; hafif sarı saçları koyu renk gözleri vardı. Çok fazla belli ediyordu zengin züppe olduğunu. Onu düşünmeyi bırakıp kendimi uykunun güzel kollarına bıraktım...

Hmm nasıl olmuş? Umarım beğenmişsinizdir. Bir önceki bölümde Huzur'un fotoğrafını paylaştım. Bence gayet güzel bir kız sizin fikirleriniz neler? Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Bakın kaç saattir uğraşıyorum. Oy vermek sadece 1 saniyenizi alır. Emeğe saygı olarak bunu yapın lütfen...

HOŞÇAKALINNN

SENSİZ YAPAMAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin