Bekleyiş

591 22 22
                                    

Multimedya: Huzur

Berk'ten

Saatlerdir Ameliyat Hanenin önünde dönüp duruyorduk. Ben değil belki ama Serpil Hanım ve Kemal Bey meraktan ölmek üzereydiler.

Şu an burda bulunmamın tek nedeni Huzur'un benim yüzümden içerde yatmasıydı. Ya da öyle olmasını istememmiydi bilmiyorum. Şu an çokta umrumda değildi zaten.

Vicdan azabı dedikleri şey sanırım buydu. İçimi kemiren bu şeye ne ad veriliyor cidden bilmiyordum.

"Doktor Bey, Huzur'un durumu nasıl?" diye hıçkırıklarının arasından konuşan Serpil Teyze'ye kaydı gözlerim. Doktor ameliyathaneden dışarı çıkmış, Serpil Teyze'nin sorularını yanıtlıyordu. "Hastanın nesi oluyorsunuz?" dediğini duydum doktor'un. İşte tamda o an ölüm sessizliği gibi bir sessizlik oldu. Cidden şu anda sorun hastanın nesi olduğumuzmuydu?

"Hastanın birşeyi olmasaydık; saatlerdir burda bekliyor olmazdık. Söyle şimdi durumu nasıl?" diye sitem ederek olaya dahil oldum. Saatlerce burda bekliyorsak, hastanın yakını olduğumuzdandır herhalde. Neden bunu anlamakta bu kadar güçlük çekiyorlar ki.

"Kafasını çok sert çarpmış. Beyninde hasar olabilir"

'Onun beyni doğuştan hasarlı' diye mırıldandım kimsenin duyamayacağı bir şekilde. Ama bunu Selin'miydi Sevim'miydi adı her neyse o kız duymuş olacak ki nefret ve öfke dolu bakışlarını bana yönlendirdi. Zaten geldiğimizden beri bana aynı şekilde bakıyordu. Sanki her an üzerime atlayıp ümüğümü sıkarak beni öldürecekmiş gibi.

Umrumda olmadığını göstermek amacıyla omuzlarımı silkip tekrar doktora döndüm.

"Birçok kaburgası kırılmış. Bacağında ve kolunda iki yerden kırık var. Bilinci hala kapalı. Ve bu da birkaç gün sanırım böyle devam edecek"

"Ne demek böyle devam edecek? Huzur uyanmayacak mı?" diye sordu Serpil Teyze ağlamaklı sesiyle.

"Hayır uyanmayacak değil, kazadan aldığı darbeler çok ağır. Sadece o hastayı etkileyebilecek. Şimdi yoğun bakıma aldıracağız. Hastanın bilincinin erken açılması; hastanın dayanıklılığına, gücüne bağlı. Geçmiş olsun" diyerek yanımızdan ayrıldı doktor.

Doktor gider gitmez duvara yaslanarak aşağı doğru kaydı Serpil Teyze. Hala ağlıyor, ağladıkçada gözlerinin ve burnunun kızarıklığı daha da artıyordu. Huzur'a verdiği değer apaçık ortadayken o kızın Serpil Teyze'ye kötü davranmasını anlamıyordum.

"Ben aşağıya su almaya iniyorum. Başka birşey isteyen var mı?" diye sorup bizimkilerin üzerinde göz gezderdim. "Serpil Teyze'ne de bir su al oğlum" dedi annem. Kafamı sallayarak ona cevap verdim ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Selin'den

Berk aşağıya indikten birkaç dakika sonra bende lavaboya gideceğimi söylerek yanlarından ayrılmıştım.

Berk'i görmemle adımlarımı ona yönlendirdim. Ona olan sinirim bir türlü dinmiyordu. Huzur onun yüzünden yoğun bakımdaydı. Birde bunu bilmesine rağmen tek bir üzüntü belirtisi göstermiyordu. Bu benim canımı daha çok sıkarken Berk'in yanına ulaştım. "Hepsi senin yüzünden oldu" dedim tıslayarak. O ise beni baştan aşağı süzdükten sonra sert bakan gözlerini benim ağlamaktan kızarmış bir o kadarda öfke dolu gözlerime dikti. "Ne saçmalıyorsun sen? Hiçbirşey benim yüzümden olmadı" dedi.

"Sen o aptal sözleri söylemeseydin; bunların hiçbiri olmayacaktı" dedim yine fısıldamama eşlik eden tıslamamla. "Söylediklerim gerçeklerdi" dedi birde pişkin pişkin.

SENSİZ YAPAMAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin