11.bölüm

65 5 0
                                    


Merhaba.

Yorum ve oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi okumalar.

¤¤¤
Emre bilgisayarı toplarken ben karşısında oturmuş İstanbul manzarasını izliyordum. Saat 16.30 veya 17.00 olmalıydı.

Zvezda'nın amacı ne?

'Sadece saf kızı oyna, üç maymunu oyna. Düşman her kimse seni önemsiz bir etken sanar böylelikle ve-'

Düşmanını hafife alırsan seni yok eder.

"Patron, patron, Patron!"

Yerimde az bir şey sıçrayıp daldığım düşüncelerden kurtuldum.

"He?"

Mavi gözlerine bakarak devam etmesini bekledim.

"Aramıza köstebekmi soksak?"

Açılan kapıyla konuşmamız bölünmüştü. Mavi gözlerine bakan gözlerimi arkamdaki kapıdan giren dedeme çavirdim.

Kapıyı arkasından kapatıp bizim yanımıza yani odanın ortasına doğru yürümeye başladı. Emre oturduğu yerden ayağı kalktı, bende kaltım. Ben dedemin karşısına geçip 'ne var?' anlamında bakmaya başladım. Yaşlı, yorgun gözlerinde korku vardı.

'Ölüm korkusudur. Bir ayağı çukurda zaten.'

Gözleri arkamdaki Emre'ye takıldı. Onun yanında konuşmak istemediğini belli etmişti ama ben napıcam?

'Tabiki çıkarmayacaksın bebeğim.'

Gözlerini gözlerime çevirdiğinde çıkarmayacağımı anladı. 1-2 dakika daha gözlerime ifadesizlikle baktı. Sonunda konuşmaya karar vermiş gibi ağzını açtı.

"Dünkü olay neydi? O adamı buldunmu? Bak bulamıyorsan ben bulurum? Sen bu kadar önemsiz bir adamla ilgilenme."

Sesinde gizlediği telaşı veya endişesiyle bana buları sıralamıştı. Yaşlandığı halde duygularını hâlâ güzel saklıyor ama mükemmel değil.

"Bu aralar fazla boşum. Tek yaptığım şey okula gitmek, dosya imzalamak, toplantıla girmek yani sıkıcı işler ben ilgilenirim şu önemsiz adamla."

Önemsizin üstüne basa basa söylemiştim. Oda kafasıni tamam anlamında sallayıp bir şey demeden kapıya doğru yürüdü. Eli kapının kolunu kavradığında omzunu üzeriden bana bakarak konuştu.

"Dikkat et. Soyadıma zarar gelmesin Arca!"

Tıslayarak söylemişti. Kapıya gidene kadar ne kurmuştu da sinirlenmişti? Kapıyı açıp dışarı çıktı. Gözümü dikmiş kapıya bakarken Emre yanıma gelmişti. Bir şey sormak için ağzını açmıştı ki sus anlamında elimi kaldırdığımda ağzını kapatıp susmuştu.

İfadesiz yüzümla odadan çıktım. Dedemi, odasına girereken gördüm. Onu takmadan asansörün önüne gelip tuşa bastım. Asansör gelip kapı açılınca bizde bindik. Emre zemin katının tuşuna bastı, bende asansörün kenarına yaslanıp düşünmeye başladım.  Emre ise bana 'bu mal yine ne düşünüyor' diyerek bakıyordu.

'Ama bu şerefsiz arkadaşımız hiç bir şey düşünmeden boş boş etrafa bakıyor.'

Bir şey sorcam ya ben. İç ses olayı normal dimi yani delirmedim ben.

'Normal bir şey canım. Zaten çoğu insanda var... yani sanırım.'

Sen konuşma sus. Sana sormadım dusunuyordum.

'Niye sorcam diyorsun o zaman mal?'

Canım istedi sanane.

Zemin katta açılan kapıyla inmiştik. Vale ikimizinde arabasını getirdiğinde ikimizde kendi arabamıza binmiştik. Eve kadar sesiz sedasız arabamı kullandım. Evin önüne geldiğimizde etrafta koruma görmeyince kaşlarım çatıldı. Demir kapıdan geçmeden arabamı durdurdum. Emre de yanıma park edince torpidodaki silahımı alıp arabadan indim. Benim arkamdan Emre de inince demir kapıya doğru adımladık. Demir kapının yanına geldiğimizde bahçeden bağırışmalar geliyordu. Emre'yle gözlerimiz kesiştiğinde birbirimizi 'yine ne oluyor amk' bakışı atıyorduk.

YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin