Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Yedi kat gök, yer ve onların içindekiler onu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, çok yumuşak ve bağışlayıcıdır.” (îsrâ: 44).Bir başka ayette şöyle buyuruyor:
“Neredeyse gökler (Allah’ın büyüklüğü ve yüceliği karşısında) tepelerinden çatlayacaklar. Melekler de Rabb’lerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Şûra: 05).Bir başka ayette şöyle buyuruyor:
“Gök gürültüsü O’nu hamd ile tesbih ederler. Melekler de O’nun korkusundan teşbih ederler.” (Ra’d: 13).Bu kitapta dile getirdiğimiz, yaratılmışlardaki insanı hayrette bırakan özellikler ve incelikler, her şeyin büyük bir hikmetle yerli yerinde ve olması gerektiği gibi yaratılıp düzenlenmiş olması ve ibret alınacak daha pek çok durum, bütün bunların yaratıcısının büyüklüğünün ve kudretinin apaçık delilleridir. Eğer en yakınındaki şeye yani kendi nefsine baksan, bir kısmına dikkat çektiğimiz gibi, yaratıcının büyüklüğünün, ilminin ve hikmetinin, apaçık ve şaşırtıcı delillerini görürsün.
Sonra bakışlarını engin dağları, çoşkun denizleri, akıp giden nehirleri, çeşit çeşit bitkileri, ağaçları ve her tarafa yayılmış canlılarıyla üzerinde yaşadığın yeryüzüne çevir ve akıl sahipleri için sayısız deliller ve ibretler olan bütün bu varlıklar üzerinde derin derin düşün!
Yeryüzünün genişliğini, büyüklüğünü ve insanların onu bütün yönlerinden kuşatmaktan aciz olduğunu tefekkür et! Sonra da, bilginlerin söyledikleri gibi, böylesine büyük olmasına rağmen, yeryüzünün gökyüzünde sanki çöle atılmış bir yüzük gibi olduğunu düşün! Yine güneşin ve bazı yıldızların dünyadan yüzlerce kere büyük olduğuna dikkat et! Evet, bütün bunları düşün ve sonra da üzerimizde parıldayan (böylesine büyük hacimlere sahip) güneşi, ayı ve yıldızları kuşatan gökyüzünün ne kadar büyük olabileceğini tefekkür
et!Sonra küçüklüğüne rağmen göz bebeklerinin, güneşi, ayı, yıldızları ve onlaru çevreleyen gökyüzünü nasıl da kuşatıp gördüğüne dikkat et! Bu durum da gösteriyor ki, bütün bu cisimler çok çok uzaklarda ve yükseklerdedir. Yeryüzüne çok uzak oluşlarından dolayı göze küçük görünürler. Yine bu uzaklıklarından dolayı hareket halinde oldukları anlaşılmaz.
Yörünge, bir lahzada dünyanın yüz misli belki de daha fazla büyüklüğü mesafesinde hareket eder, ancak bunun farkına varılmaz. Bunları göz önünde bulundurarak, bu cisimlerin ne kada büyük olabileceğini tefekkür et! Kur’an-ı Kerim’in bir çok yerinde Yüce Allah’ın bu varlıklar üzerine yemin ettiğine dikkat et:
“Burçlarla donatılmış gökyüzüne andolsun!” (Burûc: i).“Gökyüzüne ve Târık’a andolsun! Târık'ın ne olduğunu sana ne bildirdi? (O parlaklığıyla karanlığı) delen yıldızdır.”
(Târık: 1-3).“Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.”
(Vâkıa: 75-76).Daha bunun gibi pek çok ayet vardır.
Sonra meleklerin de bulunduğu ulvî alemi tefekkür et! Melekler arasında çok büyük olarak yaratılmışlar vardır. Cebrâil, İsrafil (Aleyhimüsselam) hakkında Hazreti Peygamber (صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ)’e şunları söylüyor:
“Eğer İsrafil’i görseydin, halinin nasıl olacağını merak ediyorum? Arş onun omuzundadır. İki ayağı en alttaki yerin içindedir.”Şu ayette bütün bunlardan daha fazlası vardır:
“O’nun (Allah’ın) kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır.” (Bakara. 255).Acaba bütün bunları kapsayıp içine alan varlık (kürsü) hakkındaki düşüncen nedir?
Şimdi de bu muazzam varlıklara bakarak, onları yaratanın yüceliğini, büyüklüğünü, kudretini, ilmini, bir şeyi dilemesindeki etkiyi ve her şeyi yerli yerinde yaratan hikmetini tefekkür et!
Göklere ve içindekilere bir bak! Nasıl da direksiz olarak ve kendilerini yukarıya bağlayacak askılar olmadan duruyorlar. Aklederek ve düşünerek göklere, yere ve içindekilere bakanlar Rabb’lerini bilirler ve O ’nun yaratmasının ne kadar büyük olduğunu teslim ederler.
Tefekkür edenler için bundan başka bir yol yoktur, insan Allah’ın akıllara durgunluk veren yaratması ve yarattıkları üzerinde ne kadar düşünüp tefekkür ederse, Rabbini bilmesi, O ’na hiçbir şüphe barındırmayan yakîn derecesinde iman etmesi, O ’na boyun eğip itaat etmesi ve O ’nu yüceltmesi o ölçüde artar ve sağlam olur.
Ancak insanlar bu hususta farklılık arzeder. Herkesin derecesi, akıl nurundan ve iman nurundan kendisine bahşedilen ölçüye göre olur. İnsanı, işaret ettiğimiz bütün bu faydalı sonuçlara ulaştırmanın en önemli yolu, ayetlerini anlayarak, üzerinde derin derin düşünerek ve Allah’tan korkup sakınarak Kuran-ı Kerim’i okumaktır.
Evet, Allah’ı bilmenin ve O ’nun katindakilere yakın derecesinde iman etmenin yolu budur. Genel olarak biliniyor ki, Allah, Peygamberini bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescidi Aksâ’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltip Sidretü’l-Müntehâ’ya
ulaştırmış ve ona çok büyük ayetlerini göstermiştir.Hazreti Peygamber (صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) miraçta Allah’ın melekûtunu (hükümranlığını, gaybî alemlerini) görmüş ve böylece hem dünya hem de âhiret gerçeğine vâkıf olmuştur. Miraçta Rabbine, iki yay miktarı hatta daha az olacak kadar yaklaşmıştır. Bütün bu sırlara vâkıf olmuş birinin sahip olduğu ilmi bir düşün ve sonra da yaptığı şu duaya bir bak:
“Rabbim, ilmimi artır!” (Tâhâ: 114).Allah, hepimize kendisini bilmeyi, hidayet nuruyla nimetlenmeyi ve kendisine boyun eğip itaat etmeyi nasip etsin! Hepimizi keremi, cömertliği ve nimeti ile sevdiği kullarının arasına katsın! Şüphesiz O, böyle kullarının dostudur...
وَ صَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمًّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِِهِ وَسَلَّمَ تَسْلِيمًا ، وَالْحًَمْدُ لِلَّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ آمِينْ 🤲🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️HİKMETLER (İmâm-ı Gazâlî Rahmetullahi Aleyh)
Science FictionGözlerimizin önünde bulunan binlerce belkide daha fazla madde var. Gökyüzü, yeryüzü, güneş, ay, yıldızlar, canlılar, cansızlar, gözümüzün gördüğü, kulağımızın duyduğu, dokunduğumuz tüm madde planında olan herşey hakkında daha önce tefekkür ettik mi...