TEKİNSİZ

82 5 6
                                    

"Cloe biraz daha sıkarsan gerçekten boğulacağım," diye nefes nefese konuştum. Cloe sanki mümkünmüş gibi beni daha çok sarmaladı ve omuz silkti.

"Bu kadar özlemeye bu kadar sarılma hanımefendi," dedi itirazla. O sırada kollarını gevşetti ve yüzüme baktı. "Tanrı aşkına," dedi yüksek bir sesle. "Ne kadar ölü duruyorsun,"

Ellerini yüzüme koydu ve soğuk tenimde elinin ısısını hissettim. "Sana çok kötü bakmışlar,"

"Cloe," diye sıkkın bir sesle ondan uzaklaşarak kendimi yatağa attım. "Sadece biraz yorgunum o kadar. Üstelik sadece iki gün uzak kaldım, ne bu özlem."

"Uzun süreden sonra ilk defa bu kadar ayrı kaldık. Bir daha olmasın Aurora," diye kızgınca söylendi ve yanıma oturdu. Gerçekten de öyleydi. Daha önce hiç bir günden fazla ayrı kalmamıştık. Cloe'nin son söyledikleriyle beraber onu ve Bambam'ı son gördüğüm hal tekrar aklıma üşüştü. İçimi tekrar bir sıkıntı sardı. Oturur pozisyona geçtiğimde Cloe de beni taklit etti.

"Cloe," dedim sakin bir ses tonuyla.

"Bu ses tonunu biliyorum," dedi Cloe. Kafasını iki yana sallayarak "Kendini suçlu bulmaktan vazgeç Aurora, senin hiçbir suçun yoktu." dedi.

Sıkkın bir nefes verdim ve ellerine uzanarak ellerini tuttum. "Her ne olursa olsun. Senin silah daha doğrusu kan konusundaki hassasiyetini biliyordum, bunu yapmak zorunda olmam beni haklı çıkarmıyor. Üstelik bu durumdan sadece sen değil Bambam da çok kötü etkilendi."

"Ben fazla hassasım Aurora. Yıllardır aşamadım. Ve artık bir şeyi farkettim. Belki de artık bununla yüzleşmeliyim." dedi gülümseyerek. Bu haliyle beni gülümsetti.

"Bambam'a gelecek olursak, evet o da çok etkilendi. Çok garip değil mi, böyle bir gruptasın ve korkuların var," dedi sesinde büyük bir merakla. Gerçekten garipti. Evet onun da kendine özgü artıları vardı. Teknolojiyle olan alakası gibi. Ama bu işlerde uğraşmak bunlara alışkın olmayı gerektiriyordu. Ben ilk zamanlarda dayanamamıştım da bir süre sonra artık tamamen alışmıştım. Bambam'ın olayı neydi, merak etmekten kendimi alamıyordum. Hızla başımı salladım. Bu beni hiç ilgilendirmezdi.

"Bilmiyorum ama bu bizi hiç ilgilendirmez Cloe," dedim sıkkın bir nefesle. "Hatta sadece bu değil, onlarla ilgili özel şeyler bizi ilgilendirmez. Onlarla herhangi bir bağ kurmamalıyız,"

Cloe haklısın dercesine kafasını salladı. Olması gerekenin o da farkındaydı. "Aklında ne var senin?" diye sordu. Derin bir nefes aldım. Aslında kafamda net bir plan yoktu. Ama madem oyun oynanıyordu, bir köşede bekleyip oyunu izlemeyecektim. O oyunun hakkını vermeliydim.

"Kafamda net bir şey yok Cloe, sadece artık daha dikkatli olmalıyım. Onların ne çevirdiğini, neyin peşinde olduklarını kendim öğreneceğim. Yoksa onların bana anlatacağı yok," Bakışlarımı pencereye çevirdim ve mavi gökyüzüne baktım.

"Bu iş çok karmaşık geliyor bana, kaçırılman hiç normal değil." dedi Cloe telaşlı bir şekilde. Korktuğunu anlayabiliyordum. Aslında ben de beni ne beklediğini bilmiyordum ve bu korkutucu geliyordu. Ama içimde bununla savaşacak çokça duygu biriktirmiştim. Bakışlarımı takrar Cloe'ye çektim. Olabildiğince sakin gözükmeliydim.

"Evet, normal olmayan ya da belirsiz olan çok şey var Cloe. Ama bunları öğrenmeden bunu bilemem." ellerine uzanarak tuttum. "Ve bunu yaparken çok dikkatli olmalıyım. Bana bir zarar gelirse diye değil, sana bir zarar gelebilir. Buradasın ve burada olman tehlikeli. Ama buradan başka bir yer çok daha tehlikeli. Bana yardım etmelisin, işimi zora sokmamalısın."

"Ne yapmam gerekiyor söyle, ne olursa olsun yaparım Aurora." dedi Cloe kararlı bir şekilde. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Sadece bu evde olup bitenden olabildiğince kendini soyutlamanı istiyorum. Gerekmedikçe tek bir kelime bile konuşmayacaksın, sözlü tartışma-dalaşma istemiyorum Cloe. Ve bu konuda çok ciddiyim." sesim olabildiğince kesin ve netti. Cloe onlarla çok muhattap oluyordu, olmamalıydı.

PAPİLLON ~Jackson Wang~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin