Parti Gecesi...
Müzik, dans, eğlence... İşte bunlara bayılıyordu. Çok muhteşem bir hayatları olmasa da ara sıra bu tür eğlencelere katılmak ona yetiyordu. Gözleri Aurora'ya kaydı. Aurora 'benden bu kadar' dercesine köşeye doğru çekildiğinde omuz silkip dans etmeye devam etti. Bambam da karşısında deli gibi dans ederken gülümsedi. Papillon'a Aurora her ne kadar güvenmese de bu pek umrunda değildi. Ara sıra çatışsa da onun için her şey normal ilerliyordu. Üstelik Jackson çok iyi biriydi. Onu kendine yakın hissediyordu. Buna hoşlantı diyebilir miydi bilmiyordu. Sadece yakın hissetmek işte, her neyse. Biraz daha dans ettikten sonra çok yorulduğunu farketti. Danstan sıyrılıp bar kısmına geçti ve bir içki alıp içmeye başladı. Bu kaçıncıydı bilmiyordu ama çakır keyif olduğunu hissediyordu. Gözlerini etrafta gezdirdi. Ne Aurora'yı ne de Bambam'ı görebildi. Çantalarını koydukları yere doğru yürüdü. Çantasını aldı ve içinden telefonunu çıkardı. Aurora'yı arayacaktı. Tam o sırada telefonu çalmaya başladı, bu yabancı bir numaraydı. Kaşlarını çattı, birkaç saniye bakıp telefonu açtı. Kulağına götürdüğünde müziğin sesi herhangi bir sesi duymasını engelliyordu.
Hızlı adımlarla salondan çıktı. Dışarı çıktığında "Alo?" dedi. Kapanmış mı diye telefona baktı, tekrar kulağına götürdü.
"Alo," dedi bir erkek sesi. Durakladı. Kaşları çatıldı. "Cloe, benim Charles."
Kalbi hızla atmaya başladı. Yutkundu. Bu bir şaka mıydı?
Şaşkınlığından sıyrılıp "Sen..sen nasıl?" diye sorabildi.
"Dinle," dedi Charles. "Sadece dinle olur mu? Fazla zamanım yok. Lütfen," dediğinde birkaç saniye durdu. Sesi hırıltılı ve sessiz geliyordu.
"Pekala," dedi, çok da emin olmayarak basamaklardan birine oturdu.
"Cloe beni kaçırdılar. 2 yıldır bilmediğim bir yerde zorla tutuluyorum." dedi hızlı ama sessiz bir sesle.
"Ne? Nasıl? Kim?" dedi şaşkınlıkla. Kalbi ağzında atıyordu.
"Papillon tarafından kaçırıldım," dedi. Cevap vermedi. Duydukları korkmasına sebeb oluyordu. Papillon mu? Nasıl?
"Onların yanında olduğunuzu biliyorum," diye devam etti. Bunu nereden biliyordu? "Keşke bunların hiçbiri olmasaydı, ama beni kurtaracağınızı biliyorum."
Eğer doğruysa, şu an büyük bir planın ve oyunun içindelerdi. Yani tehlikede...
"Bunları Aurora'ya söylemem gerekiyor," dedi titreyen sesiyle.
"Hayır, sakın!" dedi panikle. "Aurora onlara inanmış durumda, bunu söylersen beni bir daha bulamayabilirsiniz."
Korkuyla irkildi. Kalbinin sıkıştığını hissetti. "Sen...iyi misin?" diye sordu zorlukla. İç çektiğini duydu.
"İyi olacağım...Cloe seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" dediğinde gözleri doldu. Biliyordu, ona hiçbir zaman kötü davranmamıştı.
"Ben... Benden ne istiyorsun?"
"Bana bir şans vermenizi?" Gözleri doldu. Onun için affetmek ve geriye dönmek kolaydı. Ama Aurora bu konuda kessindi. Ve Aurora'yı kaybetmeyi göze alamıyordu.
"Bunu yapamam. Bunları Aurora'ya söylemek zorundayım. Onun arkasından iş çeviremem. Üstelik o senden böylesine..." durakladı. "Nefret ederken." diye devam etti.
"Bu yüzden yapmalısın. Ben kızlarıma olan hatalarımı telafi etmek istiyorum." dediğinde kaşları çatıldı.
"Bizi böyle görmen güzel," dediğinde sözünü kesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPİLLON ~Jackson Wang~
Fanfic"Hiçbir şey senin sandığın gibi değil, izin ver sana neyin ne olduğunu göstereyim," dediğinde sesindeki güven kararlılığımı bir nebze kırdı. Ama hayır güvenemezdim. Başımı hayır anlamında salladım. Gözlerimden benden habersiz yaşlar akmaya devam edi...