Bölüm Şarkısı /Medya :Jony, Hammali - наверно ты меня не помнишь2 yıl önce...
Ölmememin bedeli yaşamaktı. Terkedilmemin bedeli, yalnız kalmamın bedeli, nefes almamın bedeli. Bir insan nasıl olurdu da hayatının her anında tüm yaşadıklarının bedelini öderdi. İyi ya da kötü. Her seferinde bir noktada tıklandığında Charles bunu mutlaka söylerdi:
"Yaşamanın bedeli!"
Hangi yaşamak?
"Yapmak zorundasın, seni ölümden kurtardım."
"Zorundasın, cesaret edemedin, savaşamadın, annen seni terketti, küçük bir kız çocuğu kollarında öldü engel olamadın..."
Her şeyin bir sebebi vardı. Tüm sebebler burada olmamın bedeliydi. Tüm sebebler nefes almamın sonucuydu. Tercih etme şansım olsaydı bu dünyaya gelmek istemezdim. Başka bir yaşamı hayal etmeyi çocukken bırakmıştım. Dünyanın en güzel ülkesinde doğup dünyanın en muhteşem ailesine de sahip olsaydım dünya yine de beni kirletirdi. Bu düzen böyleydi.
Ne diyecektim ben? Bir gün tanrı beni karşına alıp nasıl bu kadar kirlendin dediğinde ne diyecektim?
Tanrım, kimseye zarar vermek istemedim, kötü niyetli olmadım ama nasıl oldu da böyle yara bere içindeyim ve elbiselerim nasıl böyle kirli diye sorarsan yaşamaya çalıştım. Evet sadece yaşamaya çalıştım.
Cevabım bu mu olacaktı. Madem öyle yaşamasaydın der mi tanrı?
Dese de demese de madem öyle gerçekten de yaşamasaydım.
"Her şey hazır, planı görüyorsun," dedi Charles. Gözleri bana çevrildiğinde bir şeyler olduğunu anlamıştı.
"Konuştuklarınızı duydum," dedim. Hayatımda çoğu defa yaşadığım bu cehennemde hayatta tutunmak için bahaneler aramıştım. Ama artık bahaneler yetmiyordu. Her zaman burada yaşamaktan nefret etmiştim ama bugün en çok bugün nefret etmiştim.
"Bana masum kimseye zarar gelmeyecek demiştin." dedim. Gözlerimi ona dikmiş sakin bir sesle konuşuyordum. Ama kendimde değildim gibi. Hâlâ duyduklarımın etkisindeydim.
"Öyle," dedi Charles bir an bile tereddüt etmeden. O kadar güzel yalan söylüyordu ki.
"Seni duydum, sizi duydum. Orayı içindekilerle beraber patlatacağını söyledin," dedim bu sefer sert bir şekilde. Yıllardır buradaydım bir şeylere göz yumup durmuştum ama buna göz yumamazdım. Artık yapamazdım.
Charles bir süre gözlerime baktı. Ona inanmadığımı gözlerimde görüyor olmalıydı.
" Öyle ya da böyle bu bizim işimiz, " dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. Ben bir katil değildim. Hayır, bunu yapmayacaktım.
"Ne işi? Ne diyorsun sen?" dedim dehşetle. "Bana bu konuda söz vermiştin şimdi gelip bu bizim işimiz mi diyorsun?"
Charles elindeki kalemi masaya bıraktı. Derin bir nefes aldı. "Bunları merak etme, halledeceğim," dedi. Beni hâlâ küçük bir çocuk olarak mı görüyordu.
"Bu işte yokum," dedim buz gibi sert bir ses tonuyla. Charles durakladı ve dönüp bana baktı. Bu resti beklemiyor olmalıydı.
"Bu işte asla olmayacağım," diye ekledim. Ölsem bile, hayır, bu işte olmayacaktım.
"Saçmalıyorsun," dedi Charles. Güldü. "Küçük kız çocukluk yapma," dedi alay edercesine.
"Dediklerimi duydun, sana önceden böyle bir durumda asla yanında olmayacağımı söyledim," dedim net bir sesle. Charles kararlılığım karşısında şaşırdı. Artık sinirlenmeye başlıyordu. Ama geri adım atmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPİLLON ~Jackson Wang~
Fanfic"Hiçbir şey senin sandığın gibi değil, izin ver sana neyin ne olduğunu göstereyim," dediğinde sesindeki güven kararlılığımı bir nebze kırdı. Ama hayır güvenemezdim. Başımı hayır anlamında salladım. Gözlerimden benden habersiz yaşlar akmaya devam edi...