/BARIŞ\
"Duru..."
Durgun hâline anlam veremedim. Yüzümdeki gülümseme silinirken ayağa kalktı.
"Hoş geldiniz. B-birazdan toparlanırım."
Alel acele toparlanmaya başladı. Hareketleri tuhaftı. Anlamıyorum. 'Siz' diye hitap etmesine takılmamıştım bile.
Bugün görüşme yapacaktık. Hastaneden izin aldım. Ondan hoşlanıyorum. Cafenin önünde baygın hâlini gördüğümde yardım etmek istedim. Onu arabaya taşımak için kucağıma aldığımda gözlerimi yüzünden çekememiştim. Çok güzel ve masumdu. O an eşim olmasını istedim. Sonra aklımdaki düşünceleri def etmeye çalışmıştım. İlk kez gördüğüm kıza böyle düşünmem çok saçmaydı. Ve onu hastaneye götürmem gerekirken onu incelemiştim. Yanlıştı ama gözlerimi çekemedim. Sonra onu her görüşümde ondan ayrılmak istemedim. Alışıyordum ona. Sonra akışına bıraktım. O benden uzak dursa da ona yakın durmak istiyordum hep. Hastamı kaybettiğim o gün onu gördüğümde onu her görüşümde bastırdığım sarılma isteğini açığa çıkarmıştım. Duygularım altüst olmuştu. Bana sarılsaydı ne olurdu? Ona saygı duyuyordum. Benden daha hassastı. Bilmiyorum, onu seviyorum.
"Ben hazırım."
Başımı kaldırdığımda beklentiyle bana bakıyordu. Ne kadar baktım bilmiyorum ama gözlerini kaçırmasıyla başımı çevirdim.
Eczaneye yakın bir cafeye geldik. Yerlerimize oturduktan sonra çaylarımızın gelmesi üzerine boğazımı hafifçe temizledim.
"Ben kendimi tanıtayım istersen. Öyle başlayalım."
Başını hafifçe salladı. Yerimde dikleşip konuşmaya başladım.
"29 yaşındayım. Biliyorsun, doktorum. Seyahat etmeyi severim-"
"Ben de severim. En son nereye gittiniz?"
Memnun hâlde konuşmasına gülümsememle karşılık verdim.
"Bursa'ya gittim. Sen nereye gitmiştin?"
"Gaziantep. Çok güzeldi. Kesinlikle gitmelisiniz. Farklı bir havası var. İnsanı kucaklıyor sanki. Bursa'ya hep gitmek istemişimdir ama nasip olmadı. Belki seneye gidebilirim. Annem ve babamı götürmek istiyorum."
"Belki birlikte olur."
Duraksadı. Duru hassas...
"Yani evlilik olursa."
Beni yanlış anlamaması için pembe bir yalan söyledim. Evlilik aklıma gelmemişti çünkü.
Başını hafifçe sallayıp memnun hâlde konuştu.
"Hayırlısı olsun."
Ortamda oluşan kısa sessizliğin ardından sesini duydum.
"Ben de kendimi tanıtayım. 28 yaşındayım. Eczaneden kalan zamanlarımda mutfakta vakit geçirmeyi çok seviyorum. Yani farkı tatlar denemeyi. Kitap okumayı çok severim. Açıkçası insanlara karşı güvensizliğimden dolayı pek arkadaşım yok. Umarım sizin güvendiğiniz arkadaşlarınız vardır. Benim için güven çok önemli. Evlilikte ilk istediğim güven. Beni güzellik, statü gibi özellikleri için değil de beni olduğum gibi kabullenecek bir eş istiyorum. Kendi isteğim karşımdaki için de geçerli. Ben güzellik, statüye bakmıyorum. Ben merhametli bir eşim olsun istiyorum. Başkalarından önce kendine saygı duyan biri olmasını isterim. Zira kişi kendisine saygı duymazsa başkalarına duyduğu saygısı samimi değildir bana göre. Eşimin dürüst olmasını isterim. Açık yüreklilikle söylediği hatayı kabul edebilirim ama saklanan bir gerçek güvenimi kırar. Peki sizin evlilikten beklentileriniz neler?"
Sertçe yutkundum. Onun karşısında oturmaktan utandım. Boğazımı hafifçe temizleyip konuşmaya başladım.
"Ben eşim ile mutlu olacağım bir yuva istiyorum. Açıkçası bu kadar ayrıntı düşünmemiştim. Ben seni ilk gördüğümde hoşlandım. Eş olarak görmek istedim. Bilemiyorum, sence de beklentilerin çok değil mi Duru?"
Anlamaz hâlde bana bakıyordu.
"Y-yani aslında ben düşüncelerimi söyledim. Evliliği sağlam kurabilmek için bunlar gerekli diye düşünüyorum-"
"Hiç mi yalan söyleyemem yani."
Yerinde dikleşip konuştu.
"Ben benim için yalan söylemeyin demiyorum. Kendiniz için söylemeyeceksiniz. Ben aklımdaki eş düşüncemi söyledim."
"Duru... Bence hayatı zorlaştırıyorsun. Mesela 'siz' diye hitabında bile belli oluyor. Biz yetişkin insanlarız."
Hafif çatılan kaşlarıyla duraksadım.
"Sizinle samimiyet kurmadım. Ben hep aynı davrandım ama siz 'sen' diye hitap etmeyi seçtiniz. Sıcakkanlı birisinizdir, böyle rahat ediyorsunuzdur diye de bir şey demedim. Fakat benim düşünceme saygı duyun lütfen-"
"Sanırım Evren'di adı. Ona 'sen' diye hitap ediyorsun. Onunla ne samimiyetin var?"
Onu anlayamıyorum. Gözlerinde hüzün geçti. Bu hâline tedirgin olurken sesini duydum.
"Ailelerimiz tanışıyor."
Durdu.
"Bitirelim isterseniz." dedi düz çıkan sesiyle. Tedirgin olmuştum. Anlamıyorum.
"Duru yanlış bir şey mi yaptım?"
Çantasını alıp yerinden kalktı.
"Anlıyorum ki uyuşmuyoruz. Umarım karşınıza istediğiniz biri çıkar-"
Sinirlerime hâkim olamazken aniden kolunu tuttum. Yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordum.
"Sürekli gitmeyi seçiyorsun. Yaşadıkların olabilir ama herkesi seni aldatan kişi gibi görme. Şuna bak seni paranoyağa dönüştürmüş. Söyler misin nasıl evlenmeyi düşünüyorsun. Sen olağanüstü hayallerinle evlenme planı kuruyorsun. İstediğin bu gezegende yok."
Dolan gözlerine takılı kalırken hızla kolunu çekti. Yüzünü çevirip cafeden hızla çıktığında hareket edemedim. Yanlış yapıyorsun Duru...
✨
Bölüm nasıldı?
Duru?
Barış?
Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz. Selamün Aleyküm ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duru'lu Eczane/Texting
Spiritual05*********/ Bu mahalle sensiz olmaz 05*********/ Ne vardı da Duru'lu eczanenin karşısına taşınmak istedin ki 05*********/ Sen böyle bir kız değilsin Duru/ Ben de biliyorum öyle olduğunu ama mahalle mahalle değil evlenme teşkilatı sanki Duru/ Yani s...