S1:C4

896 178 53
                                    

Jisung, içinden gelen her bir küfrü dışarıya savurmaktan çekinmedi. Bu lanet makina için yıllarını vermişti, en ufak bir tepki bile vermeyen bu kahrolası alet için.

Sinirle karşısında duran makinaya bir tekme savurdu. Siktiğimin metal yığını yüzünden yalnızca ayağının acıdığı yetmiyormuş gibi dengesini kaybedip yere kapaklanmıştı da. Düşerken kafasını arkasında kalan masaya vurdu, ne olduğunu anlayamadan kapanan bilinci yüzünden tepki bile veremedi.

-

Jisung'un bayılmasının üzerinden tamı tamına sekiz saat geçtikten sonra makina kendi kendine sesler çıkarmaya başladı. Sıcaklığı giderek arttı ve üzerinde bulunduğu masayı eriterek çıplak zeminin üzerine düştü. Masanın makinayı tutan kısmı erirken geri kalan kısımları alev almaya başlamıştı. Alevler her geçen saniye yayıldı, odanın giriş kapısına sıçrayarak ortamı cehenneme giriş bölgesine çevirdi.

Jisung çıkan gürültü ve yayılan sıcaklığın etkisi yüzünden uyandı. Yanan tahtanın kokusunu alıyor, etrafa sıçrayan alevlere gözlerini saran yoğun korkuyla bakıyordu. Yere serili bedenini hemen dikleştirdi, ayağa kalktı. Etrafı kısa bir süreliğine inceledikten sonra panik içerisinde tek çaresi olduğuna inandığı, içerisinde olduğu odayı garaja bağlayan demir kepenklerin düğmesine yöneldi. Duvara sabitlenmiş düğmeye her ne kadar sertçe basarsa bassın, hatta stresi yüzünden birkaç yumruk savursa bile hiçbir yanıt yoktu. Garaj kapısının kenarındaki duvardan geçen kabloyu izlediğinde çoktan yandığını gördü.

Hiçbir kurtuluşu olmadığını anladığında çığlık atmayı denedi, yardım için haykırdı ama nafileydi. Şehirden uzak bir yerde yaşamayı seçtiğinde bunun ona mutluluğu getireceğini düşünüyordu, ölümü değil.

Etrafı saran duman ciğerlerine dolmaya başladığında kuvvetle öksürmeye başladı. Odada kaçacak alan kalmayana dek geriye doğru adımladı, sırtı duvarla buluştuğunda gözlerini kapadı. Öleceğini biliyordu ama bu kadar erken olacağını düşünmemişti. Alevler etrafını sarmış, her geçen saniye bedenine daha çok yaklaşıyorken hayatını nasıl boşa harcadığını düşündü. Gözlerinden süzülmek için ısrarcı olan göz yaşları amacına ulaştığında yanağından kayan tuzlu su damlalarını hissetti.

Han Jisung, 26 yıllık bir yaşamın ardından dünya üzerinde hiçbir değişime sebep olmaksızın öleceği için kendinden nefret etti. Bir insanı sevmeyi dünyayı değiştirmek sananları küçümserdi. Tarih, birbirlerine olan sevgilerini dile getiren onlarca aşığın kitaplarıyla kaplıydı. O ise bilimi kullanarak adını dünyaya kazımak istiyor, herkesin hayatını değiştirecek bir buluş yapmak istiyordu.

Kamaşan beyaz bir ışık silsilesi tüm görüşünü kapatmadan önce düşündüğü son şey hayatı boyunca kimseyi sevmemiş olmasına dair içinde biriken pişmanlıktı. Dalga geçtiği insanlar birine aşık olarak en azından kendi dünyalarını değiştirmişlerdi, o ise yaşadığı yalnız hayatı aynı yalnızlık içerisinde tamamlayacaktı.

Ya da en azından, makinadan yansıyan beyaz ışık onu hedef alana kadar öyle düşünüyordu.

○ ● ● ● ○ ● ● ● ○

Merhabalar, ben xian.
Bu fic için birkaç bölüm yazdım ve henüz tamamlanmadığı halde yayımlamaya karar verdim.

Okuyan olur mu emin değilim ama buraya kadar ilginizi çektiyse ☆ simgesine tıklayıp oy vererek ve yorum yaparak devamını merak ettiğinizi bilmemi sağlayabilirsiniz.

Umarım hayalet okuyucu olarak takılmazsınız :( İyi günler/geceler dilerim!!


Change the world || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin