S1:C13

853 155 352
                                    

Diğer bölümü çok geç saatte attığımdan mıdır nedir bir önceki bölüm kadar okunmadı. Bu bölümü okumadan 12'yi okumuş musunuz bir check edin

__________________

Sonunda aşağıya giden patikayı bitirip ormanın başlangıcına girdiklerinde birkaç saat geçmişti. Dün şuan en önde yürüyüp arkalarındakileri yönlendiren adamın nasıl kendisini bu kadar uzun ve dik bir yol boyunca sırtında taşıyabildiğini düşündü Jisung. Sırtından akan terin sadece sıcaktan olmadığını daha iyi anlıyordu şimdi.

Adam gözlerini ona çevirdiğinde siyah gözlerinde bir şefkat belirtisi gördüğüne yemin edebilirdi. O etraftayken güvende hissediyordu. Başını tekrar önüne çevirip halkını komüte etmeye devam ettiğinde kendisini onun ilgisinin odağı olmayı dilerken buldu Jisung. Ne olduğundan emin değildi ama bu adama dair bir şeyler onu çekiyordu.

Başını iki yana sallayıp kavradığı yanaklarına vurdu.

Salak olma Jisung. Sen onu kullanmak istiyorsun, hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapacaksın. Fazlasını değil.

Jisung'un yanaklarını tokatladığını duyunca adam başını ona çevirdi.

Tanrı'nın ödülü olduğunu düşünmüştüm. Bir daha bakınca salağa benziyor.

Aklından geçenleri farkedince kaybolmaları için hafifçe başını iki yana salladı.

Hayır, sakin olmalıyım. Tanrı onu bana yolladıysa bir sebebi olmalı.

Gözlerini biraz ötede ilerleyen yılanın üzerinde gezdirirken aklında yankılananları engelleyemedi.

Peki ya tanrı yollamadıysa? Ya diğer iki kabileden birinin oyunuysa?

Tekrar başını salladı. İmkansızdı. Nasıl bir adamı gökte aniden var edebilirlerdi? Şeytana adakta mı bulundular diye düşündü adam. Bu aralar uzakta yaşayan diğer kabilelerden o tarz söylentiler duyuyordu.

Öyle bir şeyin gerçekleştiğine inanmasa bile önlemini almıştı. Jisung yakınlardayken kabile üyelerinin konuşmasını yasaklamıştı, çocuklar bile Jisung'u görünce sessizleşiyorlardı. İletişimlerimi büyükannesinin kendi zamanındakilere öğretmesiyle nesilden nesile aktardıkları el hareketleri aracılığı ile sağlıyorlardı.

Bir zamanlar diğer kabilelerle aynı çatı altında olduklarından hepsi aynı dili konuşuyordu. Şimdiki hallerini göz önüne alınca ise herhangi bir ortak iş için bir araya geldiklerinde diğerlerinin düşüncelerini bilmelerine izin veremezlerdi. Bu yüzden kabiledeki herkes ufaklıktan itibaren aralarındaki bu şifreli dili öğreniyordu. Jisung diğerlerinin gönderdiği bir ajan veya herhangi bir oyunsa içeriden bilgi sızmasına izin vermeyecekti.

Birkaç saat önce ismini öğretmeye çalışan yanı başındaki gence çevirdi gözlerini. Muhtemelen kendisinin ve halkının aptal olduğunu düşünüyordu.

Jisung onu işaret edip adını söylediğinde bunu anlamıştı, farklı dilleri konuşsalar bile. Genç adam etrafı incelerken o da sanki telepati yapabilecekmişçesine irislerini Jisung'un üzerinde tutarak içinden konuştu.

Tamam belki o garip adını telaffuz etmekte iyi değilim ama seni anlayabiliyordum aptal

Aslında onun dilini anladığı falan yoktu lakin kelimeleri söyleyiş şeklinden, beden dilinden niyetini saptayabiliyordu. Kendisinin adını sorduğunda bunu farketmişti.

Bir ada sahip olmadığım için sana söyleyemedim ama şimdilik bunu bilmene gerek de yok Ji

Bir ismi olmamasının sebebi bu kabileyi yöneten aileden gelmesiydi. Yönetici aileden gelen varisler erişkinliğe ulaştıklarında kendi isimlerini kendileri koyarlardı. Bu nedenle omzuna kazınmış olan kabile arması dışında onu tanımlayan hiçbir şeye sahip değildi.

Change the world || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin