S1:C26

716 141 83
                                    

"Sana işe yarayacağını söylemiştim."

"Seni kurtarmak için oradaydım, işe yaramasından daha doğal ne var?"

"Hadi ama Minho, tebrik etmeyi öğren. Planımı küçümsedin ama işe yaradı."

"Evet kendini sarkıtıp meyveleri toplamayı başardın ama yosunlarla kaplı kaygan kayaları aşıp yukarı çıkman gereken kısmı atlaman planını eksik ve yetersiz kılar."

Jisung taşıyıcı görevi görsün diye yanında getirdiği tişörtünün içine tıkıştırdığı meyvelerle birlikte sallana sallana yürüyor, bir yandan da Minho'dan yetkinliğine dair övgüler bekliyordu. İstediğini alamayınca somurttu.

"Planım zaten o aşamada senin kucağına atlamaktı!"

"İkimizi de yere yapıştırmak zaten aklındaydı yani!?" Minho gözlerini belertti, sıyrıldığı için hafifçe kanayan dirseğini göstererek sesini yükseltti.

Jisung başını yana çevirip kendisinin bile duymakta zorlandığı bir sesle mırıldandı. "Özür dilerim."

"Seni duyamıyorum Ji."

"Özür dilerim dedim!"

"Sen özrünü sesini yükseleterek mi dilersin hep? Bana canını almam için yalvarıyormuşsun gibi geldi."

"Al da kurtulayım."

Minho duyduğuyla kollarını göğsünde bağlayarak adımlarını yavaşlattı. Bir süre sustuktan sonra sonunda ortamın sessizliğini kırdı. "Yaşamayı arzulamıyor musun?"

Daha genç olan diğerinin sözlerine güldü. "Peki ya sen? Sen arzuluyor musun?"

Minho başını ileri geri sallayınca diğerinin kaşları havalandı. "Niçin?"

"Çünkü ölmek çok kolay. Bir kez cesaret ettiğinde bitiyor. Yaşamak öyle mi? Yaşamak için onlarca kez yüreklenip ayağa kalkmak zorundasın."

-

Son dönemece geldiklerini fark ettiğinde Jisung günün tüm yorgunluğunu görmezden gelerek mağaranın girişine koşmaya başladı. Tişörtünün içine doldurduğu ufak taneli meyvelerin düşmemesine özen gösteriyor, güneş artık kararmaya yüz tuttuğu için soğuklaşan havanın çıplak üst bedenini sıyırıp geçmesine aldırış etmiyordu.

Ateşin başında belirdiğinde etrafta ismini bilmediği bir oyunu oynayarak vakit geçiren çocuklar biraz ötede kendi aralarında sohbet eden annelerinin yanlarına kaçışmaya başladılar. Jisung ellerini diz kapaklarının üstüne koymuş, nefesini düzenlemeye çalışıyor, bir yandan da çocuklara konuşuyordu. "Gitmeyin, ne olur gitmeyin. Bakın ne var burada, bunlar en sevdiğiniz, değil mi?"

Jisung kendisine yanaşmakta tereddüt ettiklerini açıkça görüyordu ama içlerinden bazılarının gözlerindeki merak parıltılarını da gözden kaçırmış değildi. Ne yapacağını düşünürken omzunda bir el hissetti. Hemen sonrasında sanki aniden cesaretlenmişler gibi hepsi Jisung'a doğru koşmaya başladılar. Minho'ya duydukları güven öylesine büyüktü ki onlara bakıp başını onay verircesine sallaması yeterliydi.

Jisung gülümseyerek tişörtünü yere serdi, bağladığı kısımları açarak meyvelerin ortaya çıkmasına izin verdi. Minho elini hâlâ diğerinin omzundan çekmemiş, hemen arkasında duruyor, destek vermeye çalışır gibi ovuyordu omzunu.

"Bunlar clá değil mi? Nasıl buldun bunları?" Çocuklardan biri konuştuğunda Jisung ağlamamak için zor duruyordu. Sonunda onların kendisinden kaçmaları dışında bir şey yaptıklarını, konuştuklarını görebilmek içindeki heyecanı tetikliyordu. "Kolaydı, bana yerini tarif ettiler, ben de aldım geldim. Sizin için."

Change the world || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin