S1:C6

843 176 62
                                    

Kaç dakika sürdüğünü bilmediği yolculuğun sonuna geldiklerini etrafı saran duman kokusuyla farketti. Bir çeşit yerleşim bölgesini andıran alana yanaştıklarında onu taşıyan adamın adımları yavaşladı.

Bu tarifsiz sıcakta yalnızca kendisini taşımakla kalmamış, aynı zamanda sırtında Jisung'u da taşımış olduğundan dolayı bitkin düşmüş, ağır ağır nefes alıyordu.

Dumanın sebebi olan kamp ateşinin yanına vardıklarında adam onu sırtından indirerek hemen yanı başına bıraktı. Kaçmaması konusunda güvenemiyormuş gibi kısa bir soluklanma için bile beklemeden henüz yeni serbest bıraktığı Jisung'u kolundan kavradı.

Reislerine kısa bir bakış attıktan sonra yol boyunca onlara eşlik eden diğerleri ateşin ardındaki mağaranın girişine yönelip birer birer kayboldular. En arkalarından giden okçu gözden kaybolmadan önce Jisung'a son bir sert bakış attı, adeta kendisine göz dağı vermeye çalışıyor gibiydi.

Jisung kolunu tutan adam eğilmiş soluklanırken etrafı incelemeye başladı. Ateşin başındaki birkaç kişi geyik eti olduğunu tahmin ettiği et
kütlelerini dal parçalarına geçirmiş, s
aç gözlerle etin pişmeye işaret eden cızırtısını dinliyorlardı.

Jisung acıktığını hissetti ama bunun sırası olmadığını biliyordu. Orada pişen geyiğin yerini almak istemiyorsa dikkat çekecek hiçbir harekette bulunmamalıydı. Aklı bu düşünceler ile doluyken guruldayan karnı ise kendisi ile çelişiyordu.

Gardiyanı gibi başında bekleyen adam gurultu sesini duyduğunda doğrulup Jisung'a baktı. Genç adam içinden karnına çeşitli küfürler sayarken o sessiz sedasız karşısındakini izliyordu.

Nefesi daha rahat bir düzene girdiğinde kamp ateşine yöneldi, yaklaştığını gören adamlar bir adım geriye giderek başlarıyla hafifçe selam verdiler. Jisung artık emindi, bu adam onlar için yüksek bir rütbe teşkil ediyordu.

Kabile reisi et parçalarından birini alıp Jisung'a uzattığında genç adam karnından yükselen mutluluk nidalarını duyabiliyordu. Vakit öğleden sonrayı gösteriyordu ve en son yemek yemesinin üzerinden ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyordu bile. Hissettiği yoğun açlık yüzünden tetiklenen ilkel yemeğe saldırma dürtülerini bastırarak kendisine ikram edileni kabul etti, yere çömeldi ve iştahla yemeye başladı.

İlk ısırığı almasıyla beraber bir şeyden emin oldu. Bu insanların kesinlikle baharatın, hatta tuzun bile ne demek olduğuna dair hiçbir fikirleri yoktu. Yine de sesini çıkarmayıp elindekini hızlıca bitirdiğinde başındaki adam hâlâ sakin gözler eşliğinde kendisini izliyordu.

Yemeğini bitirdiğini fark eder etmez tekrar Jisung'un özgür bıraktığı kolunun hakimiyetini ele aldı, peşi sıra çekiştirmeye başladı.

Jisung korkuyordu ve canı için endişe ediyordu. Lakin kendisini sürükleyen bu adamın tutuşunda vahşilikten ziyade bir çeşit naziklik bulunduğundan niyetinin kötü olmadığını umdu. Kendisine zarar vermek istemiyor gibiydi. En azından şimdilik.

Mağarayı ve önündeki ateşi arkalarında bırakıp ilerlemeye devam ettiklerinde karşılarına bir göl çıktı. Adam yavaş adımlarına son verip gözlerini peşi sıra ilerleyen Jisung'a çevirdi.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Birisi bölüm atmamı istemiş, daha tatilin ilk günü ama yine de atıyorum. Hizmette son seviye fln

Az yorum yapın ey halk

Change the world || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin