S1:C23

753 143 180
                                    

''Bir asırdır yürüdüğümüze yemin edebilirim. Sense hâlâ turp gibi gözüküyorsun. Sırtına alsan beni, tepeye gelince haber etsen olmaz mı?"

''Turp gibi mi?'' Minho arkasına dönmeksizin yürümeye devam ederken sordu.

''Ah böyle bir deyiminiz olmadığını unutmuşum.'' Birkaç saniyeliğine duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti.''Sahi biz şimdi deyimlerin oluştuğu zamanlardayız değil mi?''

''Bazen neden bahsettiğini hiç anlamıyorum.'' Daha yaşlı olan alnında biriken terleri silerken konuştu. Artık vücudu saatlerdir yokuş yukarı tırmanmayı kaldıramamış olsa gerek, oldukça yorgun gözüküyordu. Nefeslenmek için duraksadığında Jisung fırsatı değerlendirip diğerini yakaladı.

Minho'nun yanına varınca ellerini dizlerinin üzerine kapatmış, nefesini düzene sokmaya çalışırken kendisine bakan siyahlıklara rast geldi. Adamın göğsünden süzülen terlerden gözlerini alamadan konuştu. ''Beni etkilemeye çalışıyorsun değil mi?''

''Seni etkilemek ilgi alanım içerisinde değil.'' Jisung'un gözlerinin kendisi üzerinde oyalandığını fark edince göğsünü işaret etti. ''Deminden beri ısrarla baktığına göre buram bir hayli ilgini çekiyor. Hepimiz çıplağız burada, nesi bu kadar ilginç bunun?''

''Diğerleri ilgimi çekmiyor Minho, yalnızca sana bakmak güzel.''

''Abart.''

''Abart mı? O ne demek?''

''Hala dilimizi doğru düzgün öğrenemedin demek.''

''Yalnızca bir haftadır öğrenen birisi için harika olduğumu inkar edemezsin."

''Böbürlenme, çoğu kelimeyi yanlış telaffuz ediyorsun salak." Jisung'un surat astığını görünce gülümsedi. Onunla uğraşmayı seviyordu. "Abartmak bir olayı, bir şeyi olduğundan daha önemli; daha çok, daha büyük göstermek demek.''

''Böyle kelimeleriniz olmasına mı şaşmalıyım yoksa beni böylesine küçümsemene mi bilemedim.''

''Neyini küçümsemeyeyim? Bir işe yaradığın yok." Jisung duyduğuyla koyu kahve kaşlarını çattı.

''Sen gökten inebilir misin? Ben inebiliyorum.''

''Devede de boy var ama eşeğin arkasından gidiyor.''

''Amcık seni.''

''Kendi dilinde konuşma.'' Jisung söyleneni umursamayıp arkasını döndü, hızlı hızlı yürümeye başladı. ''Her neyse.'' 

Kendini kanıtlamak istercesine bir hışımla koşar adım yürümesinin üzerinden henüz yalnızca birkaç adım geçmişti ki dayanamayıp düz tutmakta zorlandığı dizlerinin üzerine yığıldı. ''Öleceğim.''

''Bir de bayıl istersen."

Jisung hızla yükselip alçalan göğsünün hareketini bir anlığına kesti, kafasını da yana yatırdı. Nefes almıyordu.

''Kalk bir gören olacak.'' Minho sözüne cevap alamayınca diğerini yanına çömeldi, dürtüklemeye başladı. 

''Kim görecek tanrı aşkına, bırak dinleneyim.'' Omzunu dürtükleyen eli yakaladı genç olan. ''Ellerin de çok güzel, senin gibi." Minho gözlerini devirdi. ''Kalk yoksa tekmeleyerek kaldıracağım. Vaktimizi harcıyorsun.''

Jisung yattığı yerde bir iki tur yuvarlandı, sırtını tekrar toprakla buluşturunca sordu. ''Acaba ben bir teneke şeklini alsam sen de acıtmadan tekmelesen, bu şekilde en tepeye ulaşamaz mıyız?''

''Seni yukarı doğru tekmelemeyeceğim, aşağı doğru yuvarlanıyor olacaksın.''

Jisung güldü. Ardından belini kavradı, altındaki toprağı tozutarak yavaşça doğruldu. ''Fizik bilgin de iyi, en sevdiğim erkek tipi.''

Change the world || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin