Pazartesi...
Felix yatağının köşesinde oturmuş yeni bir haftaya başlamanın verdiği biraz bunaltan, biraz da heyecanlandıran duygularla Hyunjin'den gelen mesajları okuyordu. Çıkmaya başladıklarından beri sevgilisinin rutin haline getirdiği -ki henüz bir hafta olmuştu- günaydın mesajlarını okurken, gülümsemeden edemiyordu. Garip hissediyordu. Alışık değildi birisine karşı yoğun duygular beslemeye ya da birisi tarafından böyle yoğun duygular ile sarmalanmaya. Güzel hissettiriyordu, özel hissettiriyordu. Ve tanrı şahidi, bu öyle bir histi ki asla kaybetmek istemiyordu.
Telefonundan saatine baktığında 08.30 olduğunu görünce hemen ayaklandı. Bugün derslere girmeyecekti. Daha doğrusu artık bir staj yeri olduğu için okul ile görüşmüş ve ders programında değişiklik istemişti. Elbette sadece iki gün için... Bu 6 aylık bir stajdı ve önünde uzun bir yol vardı. O yüzden sadece iki günlük bir izin koparabilmişti. Geri kalan günler derslere girmeye devam edecekti. Bu yüzden ilk günden gecikmek ve bayan Lee'nin gözünde sorumsuz biri gibi görünmek istemiyordu...
Kısa sürede hazırlanıp, 15 dakika içinde evden çıkmayı başarmıştı. Hukuk bürosuna uymak, resmiyeti bozmamak adına beyaz bir gömlek ve siyah bir kumaş pantolon tercih etmişti. Normalde çok fazla tercih etmediği kıyafetlerdi ama bir yerden başlaması ve bu ikiliyi hatta takım elbiseyi hayatına dahil etmeye başlaması gerekiyordu. Duruşmalara tişört ve kot ile gidemezdi. Ve kabul ediyordu, bu kombin ona fena halde yakışıyordu.
Dakikalar önce çağırdığı taksi çoktan gelmiş onu bekliyordu. Aceleyle adımlayıp bindiğinde taksiciye ufak bir baş selamı verip adresi söyledi. Bugün onu götürecek bir sevgilisi yoktu... Böyle düşündüğünde yüzüne yayılan tebessüme engel olamamıştı. Onunla motor üzerinde gitmenin ne kadar keyifli olduğunu hatırlamak gülümsemesine neden oluyordu. Hyunjin'i düşünmek bile tebessüm etmesi için yeterliydi. Onun, içine yerleştirdiği tüm duyguları iliklerine kadar hissediyordu Felix.
O zihnin her bir köşesini Hyunjin ile doldururken, telefonun çalmasıyla irkildi. Ekranda yazan ismi görünce heyecanla açtı.
"Hyunjin!"
"Günaydın kızıl, mesajlarımı görüp cevap vermediğin için bir de bu şekilde rahatsız etmek istedim."
"Günaydın. Biraz geç uyanmışım, acilen hazırlanmam gerekiyordu o yüzden... Ve sen beni asla rahatsız etmezsin biliyor olman lazım. Üstelik..."
"Üstelik..."diye yineledi Hyunjin hattın diğer ucundan. Felix en ufak konuda bile onu sabırsız birine dönüştürebiliyordu.
"Tam da seni düşünüyordum..."
Sessizlik....
"Hyunjin? Bir şey mi oldu?" Ses gelmeyince aniden paniklemişti Felix o an için ama derin bir iç çekiş kulağına gelince rahatladı.
"Nasıl beni tek bir lafınla darma duman edebiliyorsun aklım almıyor kızıl... Bazen düşünüyorum da sen olmadan, hayatımı kızıla boyamadan önce ben nasıl yaşıyormuşum... Nasıl yaşadığı mı bilmiyorum ama bildiğim tek şey bundan sonra sensiz yaşayamayacak olmam galiba... Ah şu an seni kollarımın arasına alıp doyasıya öpmek isterdim..."
Felix kızardı, Felix her bir kelimede boğazı kurumuşcasına yutkundu. Nefesleri kesildi, nefes aldı, garip ama gözleri bile doldu. Hyunjin'in her bir kelimesinde bambaşka bir duyguya yelken açtı. Hem de telefonla konuşuyor olmalarına rağmen.
"Felix hâlâ oradasın değil mi?"
"E...Evet."
"Güzel..."
"Hyunjin akşam beni motorun ile almaya gelir misin? Biliyorsun bayan Lee'nin yani teyzenin bürosundan."
"Elbette alacağım... Hatta seni bırakmakta isterdim ama maalesef dersim var. Hatta şu an kampüsten içeri giriyorum. Bu biraz moral bozucu... Sevgilimin ilk staj gününde yanında değilim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
FanfictionHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...