"Senin geç kaldığın görülmüş bir şey değil Lix... Ve şu yüzünün hali... Cidden asabım bozuluyor."
"Gece geç yatmama neden olan bir sorunla karşılaştım ve sabah da haliyle uyanamadım. Yüzüme gelirsek... Sanırım insanlar bana bulaşmaktan keyif alıyor. Sence çok mu ezik bir kişiliğim var Seungmin?"
"Ezik falan değilsin Felix. Sen ezik olamayacak kadar zeki ve güçlüsün. Sadece..."
Seungmin söylese mi söylemese mi sanki karar vermeye çalışıyordu. Derin bir nefes aldı pes edercesine.
"Korkutucu derecede dürüst birisin. Ve insanlara doğru olan ama asla duymak istemedikleri şeyleri söylediğinde iyi karşılanmıyorsun. Bazen doğru bile olsa insanlar tam tersini duymak ister. Bilirsin insanlar genelde şöyle düşünür, bir şey doğruysa ve bu doğru kişiyi mutsuz edecekse duymak istemez ama yalanı bilip mutlu olmayı seçer. Çünkü bizler yalanlarla avutulmaya açız maalesef."
"Ama ben insanlara yalan söylemeyi sevmiyorum. Hatta öyle bir şey ki nasıl yalan söylenir onu bile bilmiyorum. Düşünsene birine seni seviyorum diyorsun ama aslında sevmiyorsun ve karşındakini kandırmaya devam ediyorsun üstelik kendini de. Bunu düşündüğüm zaman tüylerim ürperiyor, yemin ederim. Yalan söyleyemiyorum diye insanların kalbini kırıyorsam, bu beni berbat biri mi yapar yani?"
Seungmin hemen karşısında oturan Felix'e uzandı ve kızıl saçlarını okşadı.
"Hayır... Senin mükemmel bir kişiliğin var. Asla böyle düşünme. Ama seni böyle hırpalanmış bir halde görünce çok üzülüyorum dostum. "
"İyi ki varsın."
Felix genişçe gülümserken arkadaşına minnet dolu gözlerle baktı. Hayatındaki tek arkadaşı Seungmin'di. Felix'i olduğu gibi kabul eden, dürüst davrandığında onu asla suçlamayan, kendini güvende ve rahat hissettiği tek kişiydi. Keza ailesi bile onun bu dürüst kişiliği karşısında onu yalnız bırakmıştı. Hatırlıyordu... Daha 11 yaşındayken babasını başka bir kadınla kendi evlerinde annesini aldatırken yakaladığında, annesine bunu hiçbir yalan ibaresi göstermeden söylediğinde, babasından sırf bu yüzden defalarca dayak yediğinde ve en sonunda da ailesinin yapboz parçaları gibi paramparça oluşunu dün gibi hatırlıyordu. Bazen düşünüyordu... Eğer yalan söyleyebilseydim, şu an mutlu bir şekilde ailemle birlikte olmaya devam edebilir miydim?, diye. Fakat hepsi bambaşka yerlerdeydi... Babası umurunda değildi ve görmek dahi istemiyordu, annesi ise Italya'daydı.
"Ee neden geç kaldığının detaylarını henüz söylemedin,"dedi Seungmin onu düşüncelerinden koparırken.
"Ah şey... Polis merkezindeydim tüm gece."
"Neeeee!"
"Şşt sakin ol"diye uyardı Felix aniden ayaklanan arkadaşını.
"Neden, nasıl?"
"Şu bana kız arkadaşı yüzünden sataşan manyak vardı ya Junhyun... Dün gece ölü bulunmuş. Sanırım en son görüştüklerinden biri ben olduğum için ki tek amacı beni pataklamaktı, beni şüpheli durumuna soktu. Bu yüzden ifademi almak istemişler."
"Peki neden ölmüş bir bilgi var mı?"
"Hayır... Beni sorgulayan polis memuru sanırım adı Minho'ydu yani Hyunjin öyle söyledi, detaylı bir bilgi vermedi."
Seungmin kafası karışmış gibi arkadaşına baktı.
"Bir saniye... Minho, Hyunjin? Kim bunlar?"
"Dedim ya Minho polis memuru, Hyunjin de Minho'nun kuzeni. Ah şey bir de Hyunjin bizim üniversitede. Fotoğrafçılık okuyan yarı sapık bir kişilik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
FanficHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...