Minho masasında oturmuş, soğumaya yüz tutan acı kahvesini yudumluyordu. Yorgun bir nefes bıraktı boşluğa. Bugün polis merkezi gereğinden fazla yoğundu ve üstelik gece nöbeti vardı. Aklına geldikçe yüzünü buruşturmadan duramıyordu. Eve gitmek, duş almak ve yumuşak yatağında uyumak istiyordu. Hatta belki yine Hyunjin'e gider kuzeni ile biraz kafa dağıtırdı. Çünkü buna ihtiyacı varmış gibi hissediyordu, böylece sürekli aklının bir köşesinde nöbet tutan Jisung'u biraz olsun unutabilirdi. O günü, onu öptüğü günü hatırladıkça içini garip bir mutluluk kaplıyordu ve kendine asla engel olamayarak sırıtırken buluyordu kendini. Ama biliyordu, bu gerçek bir öpücük değildi. Jisung'un kaçmak istediği, Minho'nun ise kaçmasına yardım ettiği tek taraflı bir öpücüktü. Minho'nun dudakları, Jisung'un Hyunjin'den kaçmak için kullandığı kestirme bir yoldu onun için. Birazda önünü göremediği sis kaplı bir yoldu...
Minho acı kahvesinden bir yudum daha almaya hazırlanırken kapıdan içeri giren bedenle şaşkınca ayağa kalktı.
"Jisung?"dedi sesini gür tutmaya çalışarak. Biraz da heyecanlı çıkmıştı, sebepsizce.
Minho'nun sesini duyması ile bakışlarını ona çevirdi Jisung. Biraz çekingen bir tavrı vardı.
"Merhaba hyung..."dedi hızlı adımlarla ona yaklaşan bedeni izlerken.
"Şey... Müsait miydin? Böyle haber vermeden geldim, üzgünüm. Eğer meşgulsen daha sonra gelebilirim.. "
"Sorun değil, müsait sayılırım ama neden buraya geldin? Bir şey mi oldu yoksa?"
"Sadece konuşmak istemiştim hyung."
Minho anlayışla başını sallarken "Ben beş dakika dışarı çıkıyorum"diye seslendi sesini duyurabildiği memurlara. Birkaçı başıyla onaylamıştı. Bunun üzerine Minho, Jisung'un önden ilerlemesine izin vererek birlikte dışarı çıktılar. Güneş çoktan batmıştı ve polis merkezinin çevresindeki sokak lambaları etrafı oldukça güzel aydınlatıyordu. Minho'un Jisung'un yüzündeki her bir detayı görebileceği kadar.
"Oturmak istersen eğer ileride bir bank var."
Jisung başını iki yana salladı.
"Böyle iyi."
"Pekâlâ.. Öyleyse seni dinliyorum Jisung."
"Aslında sadece özür dilemek istemiştim hyung... Biliyorum sırf bunun için buraya gelmiş olmam ve seni işinden alıkoyuyor olmam çok saçma ama o gün seni öptüğüm için huzursuz hissediyorum... Hem de fazlasıyla. Kafam karışıktı ve sarhoştum biliyorsun. Bu yüzden garip hissediyorum işte."
"Neden huzursuz hissediyorsun?"diye sordu Minho yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Jisung çok fazla yüzüne bakmadığı için bu ifadesini fark etmediğine emindi. Zaten görsün de istemiyordu.
Lakin Jisung'un cevap vermesine izin vermeden tekrar söze girdi.
"Birini öptüğün için mi huzursuz hissediyorsun yoksa öptüğün kişi ben olduğum için mi huzursuz hissediyorsun? Aşık olduğun adamın kuzeni olduğum için mi yani?"
"Hepsi hyung... Sana asla o gözle bakmadım ve aptalca bir düşünceye kapılıp beni öpmeni istedim. Böylece bir an olsun onu unuturum sandım. Çok utanıyorum..."
"Ah tabii ya... Oysa sen, seni öpen kişinin Hyunjin olmasını çok isterdin. Ama maalesef o seni göremeyecek kadar bir başkasına aşık Jisung!"dedi kollarını iki yana açarak. Sesinde bariz bir öfke vardı.
Ve bu öfkesi kime ya da ne içindi bilmiyordu ama dudaklarından dökülen kelimelerin Jisung'un canını fena halde acıttığını biliyordu. Bunu mu istemişti? Kendi canı yıllardır yanarken Jisung'un canını gerçekler ile bir kez daha mı yakmak istemişti? Karşısındaki gencin yüzü düşerken tıpkı aynadaki yansımasına bakıyor gibi hissediyordu. Hyunjin onu ne kadar görmüyorsa, Jisung da tam karşısında duruyor olmasına rağmen onu görmüyordu. Ona neden karşı çıkmadığını sorgulamamıştı bile. Neden kabul ettin hyung?, bile dememişti. Çünkü Minho'nun kendisine duyguları olabileceğini düşünemeyecek kadar kördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
FanficHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...