Hyunjin, Felix'i yatağına yatırırken onun böylesine derin bir uykuda olup, bir kez bile gözlerini açmamasına şaşırıyordu. Hatta öyle tuhaftı ki eğer inip kalkan göğsü olmasa nefes aldığından bile şüphe edecekti.
Onun yatakta boş bıraktığı yere oturup, kızıl saçları nazikçe okşayıp, minik bir öpücük bıraktı. Kızıl, yumuşak ve şampuan korkuyordu. Gülümsedi... Aslında Felix'i evine götürecekti ama takside dudaklarından aniden kendi evinin adresi çıkınca değiştirme gereği duymamıştı.
Şimdi ise kendi yatağında, huzurlu bir ifadeyle uyuyan kızıl saçlısına bakıyordu. Neredeyse tüm gün ondan haber alamamıştı ve sürekli endişeli hissetmişti. Başına bir şey gelmiş olacağını bile düşünmüştü. Ve Minho... O hiç bir açıklama yapmadan çağırdığında yüreği ağzına gelmişti. Fena halde korkmuştu. Kuzeniniz bir polisse ve böyle detaysız mesajlar atıyorsa birçok şey düşünebiliyordunuz maalesef.
Parmak uçları ile tüy kadar hafif dokunuşlar bahşediyordu Felix'in yüzüne. Pürüzsüz teni dokunma duyusunun sınırlarını zorluyordu adeta. Kısa bir an gözleri yatağın diğer tarafında duran analog fotoğraf makinesine takıldı.
"Bu görüntüyü ziyan edemem"diye fısıldadı dokunuşlarına ara verip, makineyi almak için yerinden kalkarken. Huzurla uyuyan Felix'i kadrajına almayalı uzun zaman olmuştu. Makineyi yüzüne yaklaştırıp vizörden sevgilisine bakarken anında kendini belli eden 0 rakamı ile gülümsedi. Felix ilk tanıştığında nasılsa hâlâ öyleydi ve huzur onun için tam olarak böyle bir şeydi. Onun yalanlarla çevrili kirli dünyasındaki tek huzuru Felix'ti...
Yine ne kadar poz çekti bilmiyordu Hyunjin ama artık durması gerektiğini fark edince elindeki makineyi bırakıp, yeniden uyuyan bedenin yanındaki boşluğa oturdu. Dakikalardır onu yatağa bıraktığından beri aynı pozisyonda uyuyordu. Dayanamayıp narin dokunuşlarına kaldığı yerden devam etti. Onu böyle izlemesi ona dokunması, fazlasıyla keyif veriyordu...
Öpmek için yanıp tutuştuğu dudakların üzerinde baş parmağını gezdirirken titrek bir nefes aldı. Parmaklarını değil kendi dudaklarını dokundurmak istedi. Ama bu istekten çok ihtiyaç gibiydi. Bir insanı ne kadar sever ya da ne kadar arzularsanız Hyunjin hepsinde ibrenin sonunu görüyordu. Onu sevmek beraberinde tutkuyu getiriyordu mesela ve içindeki bu güçlü coşku, sadece Felix içindi.Nazik dokunuşları devam ederken elinin altındaki beden hafifçe kıpırdandı ve gözlerini yavaş yavaş araladı. Yüzüne tatlı bir gülümseme yayılırken "Hyunjin" diye mırıldandı.
"Evet Kızıl?" Felix kollarını hemen yanındaki bedenin beline sararken daha da sırnaştı ona.
"Üzgünüm..."dedi uykulu tok sesiyle.
"Neden üzgünsün?"
"Sadece... Sana haber veremedim. Jisung'un sana haber verip benim verememiş olmamdan dolayı. Endişelendirdim seni değil mi?" diye sordu. Şimdi sesi daha netti.
"Evet endişelendim hem de tahmin edemeyeceğin kadar. Çünkü Jisung da bana bana haber vermedi... Vermiş olsaydı kesinlikle daha rahat ederdim Kızıl." Bu cevabın üzerine Felix başını sallayıp "Anlıyorum..."dedi. Elbette anlıyordu... Jisung'un Hyunjine karşı çokta dostça olmayan hisleri vardı ve bunu sarhoşluğun verdiği dürüstlük ile açıkça dile getirmişti. Ve bu yüzden Hyunjin'e haber vermek yapacağı en son şey olurdu sonuçta.
"Neyi anlıyorsun kızıl? Sorun ne?"
Felix sevgilisinden kollarını çekip yatakta oturur pozisyona geldi. Belli etmek istemiyordu elbette ama canı sıkılmıştı. Kim olsa buna canını sıkardı ya zaten. Açıkça yüzünüze karşı fazlalık olduğunuz ve gitmeniz söyleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
ФанфикHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...