Jisung, Hyunjin'in mesajını okuduğundan beri üzerine çöken huzursuzluğun altında adeta can çekişiyordu. Bu yüzden de kendisini ilk bulduğu bara atmıştı. Bir şeyler içmeye, aklını şu an Felix ile Jeju'da olan dostundan uzaklaştırmaya ihtiyacı vardı. Sanki her şey bir anda tepetaklak olmuştu onun için... Felix hayatlarına dahil olana kadar da gayet mutluydu. Hyunjin'in daha önceleri sırf geri çeviremediği için kızlarla çıkmasını bir kez bile kafaya takmamıştı. Çünkü onlara karşı bir ilgisi olmadığını biliyordu. Ama şimdi... Hyunjin'in bariz bir şekilde Felix'e ilgisi vardı. Hatta kendine itiraf etmek istemiyordu ama belki de aşıktı. Hyunjin'e olan hislerini fark ettiğinden bugüne kadar asla ona açılmak gibi bir düşüncesi olmamıştı. Sadece yanında olması yeterliydi. Fakat artık yanında da değilmiş gibi hissediyordu.
Önündeki biradan büyük bir yudum aldı. Bira içmeyi sevmezdi ama şimdilik idare edecekti. Böylece kısa süreli bile olsa her yudumda, Hyunjin zihninden biraz daha uzaklaşacaktı...
Sadece iki duble bardak bira içtikten sonra hesabı ödeyip kendini dışarı attı Jisung. Havada hafif bir toprak kokusu vardı. Asfalta yansıyan sokak lambaları sayesinde ıslak zemini görebiliyordu. Sanki yağmur çiselemiş gibiydi. Ağır adımlarla geldiği yolun ters istikametine doğru yöneldi. Acele etmeden, ıslak zeminde huzursuzca yürüdü Jisung. Eve gittiğini düşünüyordu...
_____________
Minho televizyonun karşısında oturmuş yarı açık gözlerle şu an oynayan filmi izlemeye çalışıyordu. Üstelik sıkılıyordu ve uykusu da gelmişti.
"Yatsam iyi olur"dedi ayağa kalktığında ama kapı çalınca şaşkınca o tarafa yöneldi. Hyunjin gelmeyecekti biliyordu ve bu saatte kimin gelmiş olabileceğini kestiremiyordu. Hafif sinirli bir şekilde kapıyı açtığında gördüğü bedenle şok oldu.
"Jisung burada ne işin var? Hyunjin evde yok."dedi Minho şaşkın ve birazda endişeli bir ses tonuyla. Çünkü Jisung çok fazla kendinde değil gibiydi.
"B...Biliyorum, yok. Artık yok. Hiç olmayacak... Değil mi hyung?" Jisung bakışlarını karşısındaki bedene odakladı.
"Sarhoşsun, hadi geç içeri..." Jisung sessizce denileni yaptı. Kendini koltuğa bıraktığında Minho ile göz göze geldi. "Üzgünüm hyung... Burada olduğunu bilmiyordum"dedi yorgun bir sesle. Minho ise saatine baktı. Neredeyse 11'e geliyordu.
"Bu saatte kadar ne yaptın dışarıda?"
"Aylaklık..."
"Jisung... Sorun ne?" Minho onu sadece konuşturmak istiyordu. Çünkü zaten sorunun ne olduğunu az çok biliyordu.
"Sorun yok... Hiçbir zaman da olmadı zaten. Sadece benim kendi dünyamda yaşadığım hayal kırıklıkları ve pişmanlıklarım var."
"Madem pişmansın neden itiraf etmedin?" Jisung soruyu anlamamış gibi büyüğüne baktı.
"Duydun beni! Neden hiç Hyunjin'e itiraf etmedin?"dedi Minho. Jisung ise şaşkındı. Hiç kimseye bu konuda bir şey söylememişti ve şimdi Minho sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşuyordu.
"Hyung sen..." Jisung bir an inkâr etmenin ne kadar işe yarayacağını düşündü ama hemen pes etti. "Nasıl?"diye sordu.
Minho derin bir nefes aldı. Jisung ile bu konuşmayı bir gün yapacağını hiç düşünmemişti, üstelik o sarhoşken. "Birincisi ben bir polisim. Günde en az 5 kişiyi sorguluyorum. Ve evet insanları okumak konusunda da çok iyiyim." Minho bu kadar dolandırmak yerine sadece ikimiz de aynıyız, demek istedi ama vazgeçti.
"Onu kaybetmek istemediğim için söylemedim!"dedi Jisung tekrar söze girerek. Ve devam etti. "Çünkü o benim için aşık olduğum insandan önce dostum... Bu yüzden bunu bozmak istemedim. Onun yanında olduğum sürece dost olmuşuz, sevgili olmuşuz umurumda değildi. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
FanfictionHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...