Hyunjin şu an bulunduğu ortama anlam vermek istercesine etrafındakilere baktı. Sol tarafında Felix ve Seungmin, sağ tarafında ise Jisung ve yeni sevgilisi Changbin oturuyordu. Ve bu dörtlü sanki Hyunjin hiç yokmuş gibi kendi aralarında sohbet ediyordu. Elbette kaynaşmaları güzel bir şeydi lakin en çok canını sıkan, Felix'in ona hiç bakmıyor, hatta onunla hiç konuşmuyor oluşuydu. 1 haftanın sonunda ilk kez yanyana geliyorlardı ama Felix hiç oralı değil gibiydi. Ve onu kendinden uzaklaştırmış olma düşüncesi adeta içini kemiriyordu. Üstelik sık boğaz etmemek adına da hiç bir şey soramıyordu ona.
"Changbin'in bir müzik grubu var."dedi Jisung sevgilisine bakarken. Bu konudan bahsetmeye devam etmek için ondan onay almak adına yapılmış bir hareketti. Almıştı da.
"Gerçekten mi?"
Felix meraklı bir ses tonuyla konuştuğunda Hyunjin bakışlarını ona çevirdi. Bu kadar ilgi göstermesi şaşırtıcıydı.
"Evet. Küçük bir kafede sahne bile alıyoruz. Profesyonel sayılmayız ama neyseki dinleyenlerimiz var. Bir gün sizleri de görmek isterim. Jisung bir iki kez geldi. Elbette ilk geldiğinde sevgilim değildi."
"Çok isterim." Felix gülümsediğinde Hyunjin farkında olmadan yüzünü buruşturdu.
Neden ona böyle gülümserken, benim yüzüme bile bakmıyorsun kızıl...?
"Müziğe ilgilisin galiba?"
"Evet, ben çok severim. Hatta kendi yazdığım sözler bile var."
"O zaman özellikle gelip bizi dinlemeni isterim Felix. Grubumuz hakkındaki görüşlerini merak ediyorum."
"Olur tabii, Seungmin ile geliriz."
Seungmin karşısında oturan bedene bakıp kısa bir tebessüm sundu. Bunun üzerine Changbin de aynı şekilde karşılık vermişti.
Hyunjin ise yavaş yavaş bunaldığını hatta garip bir şekilde canının yandığını hissediyordu. Felix'in onu görmezden geliyor oluşu çok can yakıcıydı. Ona zaman tanırken planları arasında ondan uzak kalmak yoktu. Ya da Felix'in böyle duvar öreceğini tahmin etmemişti.
Bilinçsizce, sesli bir şekilde nefes verdiğinde Felix dahil tüm gözler ona dönmüştü. Ama bakışları tek bir isimle buluşmuştu, Felix. Anında gözlerini kaçırmış olmasa gözleri ile şu anki ruh halinden ona kısaca bahsedebilirdi.
"Ben artık eve gidiyorum"dedi ayağa kalkarken.
"Neden? Ders yoktu, oturuyorduk ne güzel." Hyunjin arkadaşına bakıp "Evde işlerim var"diye karşılık verdi.
"Pekâlâ yarın görüşürüz." Hyunjin arkadaşını başıyla onaylarken ķızıl saçlara son bir kez daha baktı ve hızla kafeteryadan çıktı.
"Neden karşı koyamıyorum ki?"diye söylendi motoruna doğru yürürken. Sinirliydi, üzgündü ve birazda tedirgindi... Konu Felix olduğunda sıfır direnç gösteriyordu. Kaskı başına geçirmeye hazırlanırken omuzuna dokunan elle başını çevirdi.
"Felix...?" Kısa olan nefes nefese kalmış, soluklarını düzene sokmaya çalışıyordu.
"Seni rahatsız hissettirdiysem üzgünüm Hyunjin... Ama inan elimde değil."
"Boşver Felix... Bak, duygularıma karşılık vermek zorunda değilsin, seni istemediğin hiçbir şey için zorlamam. Ama lütfen beni görmezden gelme. Bu canımı yakıyor."
"Seni görmezden gelmiyorum Hyunjin, sadece seni daha iyi görebilmek için zamana ihtiyacım var ve... Ve 1 hafta önce yaşadıklarımız... Çocukça gelebilir ama fazlasıyla utanıyorum. Bu yüzden de bir süre senden kaçtım. Az önce bir anda kalkıp gidince seni kırdığımı hissettim. Üzgünüm gerçekten..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]
FanficHwang Hyunjin'in tuhaf bir yeteneği vardı, bir de kızıla ilgisi...