ÖS 7. Bölüm

125 11 0
                                    


Bu bölümü Sıla Nur Doğan'a ithaf ediyorum. Umarım beğenirsiniz :)

Callie'nin ağzından•

Taşındığımız gün okula gitmemiştim. Bu yüzden Ian'dan ders notlarını aldım ve tabi ki herzamanki gibi Ron dalga geçti. Bende 'Bu okulu boşuna kazanmadık şapşal.' deyip göz devirdim. Ne zaman böyle yapsam bana gülerdi. Kendisi yapamıyor çünkü.
Ha ha ha
Ha ha
Ha
Neyse.

Ian'la birlikte kantine giderken Mark geniş omuzlu bir çocuğa çarptı.
Tabii ki bilerek.
"Sen kimsin yeni çocuk?" dedi gülerken. Bu okulda popüler olmayan ezilirdi. Ben popüler değildim ama Alex dışında bana karışanda yoktu. Yanına gidip "O benim çocukluk arkadaşım okula yeni geldi."
Adı neydi ki bu çocuğun. Ah, ya 'Ben seni tanımıyorum.' derse.
Rezil olurdum.
Ama öyle bişi yapmadı bende adını bilmediğim için "Hadi gidelim." demekle yetindim.

Kantine gelmiştik ve bir masada oturuyorduk Ian ve Ron vardı. Tabi o adını bilmediğim, geniş omuzlu ve daha sonra fark edeceğim kaslı çocuk.
"Neden beni korudun?" dedi. Cevap beklemiyor gibiydi.
"Okula yeni gelmişsin soğumanı istemeyiz."
"Neden?"
'Neden bu kadar inatçısın sen. Sana aşığım falan dememi beklemiyorsun heralde?' diye içimden geçirdim.
"Adın ne?" diye değiştirdim lafı.
"Derek, ya sizin?" dedi gülerek.
Ron hemen söze katıldı,
"Benim Ron."
Sonrada Ian,
"Benimde Ian memnun oldum. Nerden geldin?" dedi.-Daha ben kendimi tanıtmadım Ian ne öküzsün-
"Şey... Ben Los angeles'dan geldim."
Ian yeniden söze girdi,
"Los angeles'dan New mexico'ya gelmen garip." dedi.
-Ne yapmaya çalışıyordu. İlk defa onu böyle gördüm. Sana ne Ian-
"Benim adım da Callie." diye araya girip Ian'ı engelledim.

Bura soğudu mu ne?

*****

Çıkışta o çocuk arabasına binmişti. Aslında 'Sizide bırakayım mı?' demişti ama Ian gerilince bende ona yürümek istediğimizi söyledim.

"Ian neyin var senin?" diyerek sitem ettim ona.
"Kıskandı seni Callie." dedi Ron. Ben ona bakarken hâlâ gülüyordu.

Ron evde kalacaksın. Kütük.

"Yeşil gözlü insanları sevmiyorum. Alaycı bakıyorlar. Ayrıca sahtekar oluyorlar." dedi Ian yüzüme bakmadan.
"Hey eski sevgilin yeşil gözlüydü diye bunları düşünemezsin." derken meşhur göz devirme hareketimi yapıyordum.
"Haklısın. Bu hafta sınavlar var birlikte çalışalım mı?" diye lafı değiştirdi. Ama onları eve getiremezdim. Babam 'evimizin yerini kimse bilmeyecek' diye kaç kere tembih etmişti.
"Üzgünüm Ian ben rahatsızım. Hem ders tekrarlarımı yaptım siz çalışın. Uyumam gerekiyor."
"Çok uyuyorsun."
"Ne var bunda?"
"Çok uyuyanlar geri zekalı olur."
"Arkadaşım susar mısın?" dediğimde otobüsüm geldi. Binip onlara el salladım.

En iyi arkadaşlarımla da aram kötü olmasındı değil mi yani?

Otobüsten inmiştim. Eve doğru yürürken Stellan beni gördü. Yanıma gelip yanağımdan bir makas aldı.
"Callie bu ne hâl?"
"Ne hal?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Anlamamıştım.
Gözleriyle bacaklarımı işaret etti. Bacaklarıma doğru baktığımda hayret içinde kaldım. İrili ufaklı çizikler vardı. Hemde bazıları derindi ve kan akmıştı.
"Ben... Ben bilmiyorum." dedim.
"Hadi eve gel kötü görünüyorlar bi pansuman yapalım." dediğinde ben hala bacaklarıma bakıyordum.

*****

Danny'nin ağzından•

Emma ile son konuşmamızdan -kutsanmışların nasıl oluştuğunu içeren konuşma- beri hiç konuşmamıştık.
Çünkü odasından çıkmamıştı.
Sesde vermiyordu.
Acaba bir şey mi yapmıştı? Tabi ya belkide Kutsanmışları anlatmak ona ağır geldi ve kendini astı!
Saçma düşüncelerimle boğuşurken koşarak Emma'nın odasının önüne geldim.
"Emma eğer ses vermezsen kapıyı kıracağım!"
Ölmüşse cevap veremezdi ki!
Tam kapıyı kırmaya yeltenirken,
"Danny saçmalama." diye konuştu hafif tonlu bir sesle.
"Emma kapıyı aç. Lütfen."
"Tamam açıyorum." derken ayak seslerini duydum.
Kapıyı açınca eliyle 'içeri gelebilirsin' anlamında bir işaret yaptı.
"Neyin var?" dedim irkilerek. Çok solgun gözüküyordu.

Emma'nın ağzından• (Bu şekilde daha iyi anlatabilirim diye düşündüm)

Danny yanıma oturduğunda,
"Neyin var?" diye sordu. Endişelenmiş gözüküyordu. Anlatmalı mıydım? Evet. Çünkü oda Kutsanmış olduğunu biliyordu kafası karışacaktı ama sorularını yanıtlamaya hazırdım.
"Danny anlatacağım ama sorularını sona sakla. Olur mu?"
"Olur tabii ki." dedi elimi tuttu. Güveneceğim sayılı insanlardandı.
"Sen birkaç gün önce bana hani Callie diye bir kızdan bahsettin ya."
Evet anlamında kafasını sallayınca devam ettim,
"O kız Roswell'i duyunca şaşırdı dedin. Bende 'acaba o da Kutsanmış mı' diye merak ettim. Çünkü Roswell'de sadece asil Kutsanmışlar yaşıyor Danny, yani köklü bir soyumuz var"
Tam bir şey söyleyecektiki sustu. Devam ettim,
"Özel taşlarımdan birini kullanıp sizin okuldaki bir kızın içine girdim. Bunu soracaksın ben söyliyim, bazı Kutsanmışların aileleri onlara taşlar bırakır. Özel taşlar,adları Disane. Büyükannem'de bana Disane bırakmış. Hatta Disaneler, bir kutu içinde, baya var." nefesimi düzene sokup Danny'e baktım hala endişeli gözüküyordu.
"Evet bu şekilde o kızın içine girdim. Adını anımsamıyorum... Hah evet Alex. Adı Alex'ti. Son dersinizden sonra onun içine girdim. Okulunuzda bir sürü Koruyucu var Danny. Koruyucu'lar Kutsanmış anne ve babaların insan yani normal doğan çocukları. Neyse. Callie'nin lavaboya gittiğini gördüm. Ve peşinden gittim. Neden bilmiyorum ama sınıftan sizden yarım saat sonra çıktı."
"Çünkü ceza almıştı." diye araya girdi Danny. Derin bir nefes aldım,
"O yüzünü yıkarken ben de fark ettirmeden tuvalete girdim. Alex'in bedeninde.
Çıktığımda benimle konuşur mu diye merak edip ağlamış gibi yaptım. Ben tuvaletten çıktığımda aynada Alex'i gördüm bedenine girerken pek bakmamıştım. Ama havalı bir kıza benziyordu. Bu yüzden bende 'Hey naber ezik' dedim. Üstüme doğru yürüdü. Sonrada ellerini kaldırdı. Ben Disane taşını kullandığım için güçsüzdüm. Disane taşlarının koruyucu özelliği vardı fakat dediğim gibi ben güçsüzdüm yinede Disane taşları onda yaralar bıraktı. Muhakkak Callie'nin vücudundaki yaralar derinleşmiştir. Ne demiştim... Ah evet ellerini kaldırdı ve benim ruhumu çekmeye başladı. Tenimin solgun olması nedeni bu. Endişelenme."
Danny hayretle bana bakıyordu. Nefesleri sıklaştı. Sonrada kendini tutamayıp konuştu,
"Emma endişelenme diyorsun. 'Ruh çekmek' de ne oluyor!" diye bağırdı.
"Danny sakin ol zamanında her şeyi bileceksin birden çok bilgi vermemem gerekiyor ama şunu söliyim, Callie bir Ruh yiyici. Hemde çok güçlü. Biz Kutsanmışız bizim dışımızdada Normal olmayan canlılar var."

****

Danny'nin ağzından•

Daha neler öğrenecektim acaba...
Ama ne varsa birine zarar gelmeden öğrenmek istiyordum.
"Ona gününü göstereceğim" diye mırıldandım. Emma duymuş olacakki,
"Sakın Danny. Ruh yiyicilerin görevi o. Yaşamak için Ruh yemeleri gerekiyor. Callie'nin düşüncelerini okudum. O ruh yiyici olmayı sevmiyor. Bende istemezdim. Günlerdir Ruh çekmemiş. Bu onun güçlü olduğunu gösterir. Normal bir Ruh yiyici en fazla 3 gün dayanabilir." dediğinde Callie gözümün önünde canlandı. O soğuk bıkkın bakışları... Demekki bu yüzdendi... Emma konuşmaya devam etti,
"Babası bir suçlu. Ruh yiyiciler ruh çekerken dikkatli çekmemeli ve birini öldürmemelidir. Ama Teagan... Yani Callie'nin babası, her gün bir kadın öldürüyor. Onları Koruyuculara bildirmek zorunda kaldım. Ama sadece gereken kişilere ceza vermelerini söyledim. Onlar eve vardıklarında evde yoklarmış. Kaçmışlar..."
Derin bir nefes verip "Yine." dedi.

Callie'nin yerinde olmak istemezdim. Suçlu bir babası var ve Ruh yiyici denen garip yaratıklardan olmak istemiyor. Ama bu onun kaderi. Benimde Kutsanmış olmam kaderim olduğu gibi...

Ölü Sırlar-AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin