Leyla ve Deniz. İstanbul'da bir Lise. Bir olay yeri, bir soğuk kelepçe. Bir katil, bir kurban. Leyla'nın acı kaderi ve Deniz'in ona ihanet eden arkadaşları.
Katil kim, kurban kim? İkisi de tanıdık.. Çok geçmemiş birbirlerini sevmelerinin üzerinden...
Ben Elif. Babasından gördüğü sevginin birazını bile eşinden göremeyen, Doğan Orhan'ın biricik kızı Elif Orhan. Bir gecede hayatımı değiştiren, benden adeta intikam alan üvey kardeşimi bağrıma basmak için hiç acele etmedim. Hep kaçındım, tam da onu kabullenmeyi başardığım anda bana dünyanın en büyük kazığını attı. Ölümden döndüm ama onun umurunda olmadı.
Birkaç sene öncesi değil, daha da geçmişe gidiyorum. Dün gibi hatırlıyorum. 10 yaşındayım. Sahip olduğum tek şey mutlu bir aile. Beni kendinden çok seven güçlü bir anneye, her durumda arkamda duran ve sırtımı sıvazlayan bir babaya sahibim. Annem hep yanımda ama babamı bir gece görmezsem özlüyorum. Öyle fazla oyuncak oynayan falan biri de değilim. Tek başıma oyun oynamak ne kadar sıkıcı. Halbuki bir kardeşim olsa böyle olmazdı diye düşünüyorum. Sonra bir kardeşin hayalini kuruyorum.
Günün birinde babamla parka gitmek üzere evden çıkıyoruz. Arabaya da biniyoruz ama her zaman gittiğimiz parktan uzaklaşıyoruz. İzmir'in bir ucuna, daha önce hiç gitmediğim bir eve gidiyoruz. Kapıyı bir kadın açıyor, sonra beraber içeriye giriyoruz. O kadının iki tane de çocuğu var, birbirlerine tıpatıp benziyorlar. İkizlermiş. Sonra babam pat diye bombayı kucağıma bırakıveriyor. Onlar benim kardeşimmiş. Kabullenemedim, sevmeyi aklımın ucundan bile geçirmedim. Benim kardeş isteğim böyle bir şey değildi ki. Annemin haberi bile yoktu bu olanda bitenden. Babamın o zamanlar bir hata yaptığını anlayamamıştım, babamı değil de onları suçlamıştım. Babamın bizden başka bir hayatı, başka bir evi olamazdı.
"Gidelim buradan baba. Burası bizim evimiz değil. Parka gidecektik. Söz vermiştin. Hadi gidelim baba." diye yalvarırken o küçük kızlardan biri ayağa kalktı. Dört yaşındalarmış, birinin adı Leyla, diğerinin adı Piraye'ymiş. Leyla bana doğru gelirken ona öyle bir baktım ki.. Sadece on yaşındaydım ve sanki bütün dünyanın nefretini bakışlarımla kusmuştum.
"Bana kalbini verir misin?" dedi elini uzatarak, hayatımda bundan daha masum bir şey duymamıştım. Ama yine de kalbim hiç yumuşamadı.
"Gidelim baba, burada kalmak istemiyorum. Gidelim."
**
~Deniz~
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İçimde kuşlar şakıyor, dışım bayram sabahı. Her yanımda şen şakrak, neşeli duygular. Yanımda artık bir tek mutluluk var. Sırtımdaki yük artık mutluluktan ibaret, hiç uğramasa hüzün ilelebet. Mutluluğumu anlatmaya yetmiyor kelimeler, en büyük arkadaşım içi heyecan dolu kısa cümleler. Leyla mutluluğun kapısını açtığından beri içime sığmıyor koca koca hayaller. En hakiki kitaplara şiir oldum. Şair etti beni bendeki aşkı. Dilim lâl oldu. Hep onu söyledim, bir tek onu sevdim. Leyla'dan başka söyleyemiyorum artık her dem. Ben onu hep sevdim.