×4×

102 15 55
                                    

Bunu neden yaptı? Neden onun yüzünden bizide üzdü? Gözyaşlarımı tutmamın bir anlamı yoktu. Kafamı eğdiğim anda aktılar. Yumruğumu biraz daha sıkıp odama doğru yol aldım.

"Kai? Toplamamıza yardım etmeyecekmisin?" Dedi Beomgyu, kafamı çevirmeden konuştum,

"Ş-şey üzgünüm, iyi hissetmiyorum uyumam lazım." Deyip yürümeye devam ettim. Sesimin iyi çıkmış olması için dua ediyordum. Odaya girip kapıyı kapattığımda sırtımı kapıya dayadım. Ağlamam çoğaldığı için önümü göremiyordum. Zorlukla kendimi banyoya attım. Ellerimi mermerin iki yanına koydum. Bilekliği bırakmak için elimi açtım, düşerken beyaz mermere kırmızı lekesini bulaştırdı. Avucumu açıp baktım,  çizgi  şeklinde kesikler vardı. Kanıyordu. Bilekliği elime alıp suyu açtım ve onu temizlemeye çalıştım. Temizledikten sonra ağlamamın durmasını bekledim. Kafamı bir havaya kaldırıyor sonrada tekrar indiriyordum. Nefes almaya çalışmak her geçen gün zorlaşıyordu. Ve bir hastalığa dönüşüyor gibiydi. Tedavisi olmayan bir hastalığa.

Pencerenin önünde oturdum. Gözlerim yeterince şiştikten sonra nihayet ağlamam bitmişti. Saat gecenin üçü idi ve bugün Soobin'in hali iyi olmadığı için kesinlikle evden çıktığını düşünüyordum. Bu kadar geç gelmezdi eve normalde ancak hala onu görememiştim. Bileklik kestiğim elimde duruyordu. Elimi yıkamış olsamda sanırım derin kesmiştim, tekrardan kanayıp durdu. Bende uğraşamadım. Soobin'i görme  çabasıyla gözlerimi  aşağıda gezdiriyordum. Ancak hala gözüme çarpmamıştı. Acaba evden dışarıda mı çıkmamıştı, diye düşündüm. Bakmak için odasına gitmeye karar verdim.

Odadan çıktığımda olabildiğince sessiz oldum. Gözlerim hala tam olarak net görmesede ayırt edebiliyordum yerleri. Burnumun yandığını hissettiğimde suratımı buruşturup bir anlık durdum. Sonra tekrar devam ettim. Kapısının önüne geldiğimde kulağımı kapıya dayadım ama ses gelmiyordu. Kapıyı ağırca açtım ve kafamı içeriye uzattım. Pencerenin önünde arkası dönük, sandalyede oturuyordu. Beni duymaması iyiydi en azından burda olduğunu öğrenmiştim. Tekrar arkamı döndüm,

"Neden geldin?" Dedi. Derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimin kötülüğünü görmemesi için dua ettim ve suratımı ona çevirdim, kolunu sandalyenin sırtına atmış aynı düz surat ifadesiyle bana bakıyordu.

"Nasıl olduğunu merak ettim sadece." Dedim. Kaşlarını anlam vermek istercesine çattı.

"Ama geri gidiyorsun?" Dedi. Ne diyeceğimi  bilemedim ve içeriye girip  kapıyı kapattım, yanına yaklaştım. Ayakta durdum ilk başta sonrada oturacak yer bulamayınca yere dizlerimin üzerine çöktüm. Dışarıdaki  ışık içeriye vuruyordu loş olsada yüzümü görme ihtimali ile kafamı kaldırmadım.

"Nasıl oldun? Annen yada Babanla konuşmadın mı?" Dedim, olamaz sesim kötü çıkmıştı. Dişlerimi sıkıp durdum.

"Hayır konuşmadım, ve pekte iyi sayılmam. Sen neden kötüsün?" Dedi. Titrek bir nefes aldım.

"Ben, ben iyiyim, asıl sen-" sözümün devamını getiremedim, sandalyeden inip benim gibi karşıma diz çökmüştü. Kafamı biraz daha indirdim. Çenemi tutup kaldırdı. Yüzüne bakınca ağlama isteği tekrar hücum etti. Suratım yanıyordu,

"Hayır değilsin." Dedi kırgın ses tonu göz yaşımın düşmesine sebep oldu. O ise şaşkınlığını açık açık belli ettiriyordu." Yanınıza gelmediğim için mi?" Dedi. Bu fırsatı kaçırmadan kafamı salladım. Dudaklarını birbirine  bastırıp pişmanlıkla gözlerini benim gözlerimin üzerinde tuttu. "Özür dilerim, seni bu kadar kıracağımı düşünmemiştim." Dedi. Yalan söylediğini düşünüyordum. Ona ne kadar bağlı olduğumu biliyordu, bilekliği tuttuğum elimle, çenemde olan elini indirdim. Aptalca gülümseyip durdum.

you don't see me / SookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin