Boynumun sızlamasıyla gözlerimi sıktım. Kafam o kadar ağırlaşmıştı ki, sanki üzerine ağır bir taş bağlanmış gibiydi. Zorlukla kafamı kaldırım, sol elimle boynumu ovalayıp gözlerimi sıktım. Oturduğum yerde uyumuştum, yani yine. Bacaklarımdaki ağırlık, Soobin yüzünden di. Bir dakika ne? Kıpırdamadan durdum. Soobin, kafasını bacaklarımın üzerine koymuş, uzanarak televizyona karşı dönmüştü. Nefesimi tuttum, acaba uyuyormuydu? Yavaşça eğilip gözlerini görmeye çalıştım. Evet uyuyordu, içerisi sessizdi ama dışarda yağan sert yağmurun sesi cama çarpıyordu. İçeriye ışık girdi. Saat henüz çok geç olmasada hava gece gibi hissettiriyordu. Solumdaki kumandayı alıp televizyonun sesini tamamen kıstım. Kafamı yine geriye doğru yaslayıp derin bir nefes aldım. Üzerimdeki örtüyü tekrar hissedince ellerimle çekiştirip yüzümü kapattım. Kokuyu tekrardan içime çekerken beni uyutan şeyin bu olduğunu anladım. Soobin nin kokusuydu. Kendi kendime sırıtırken gelen kapı sesi ile ürktüm. Bir kere çalındı ancak yerimden kalkamadım. Tekrar çaldı, sonra kilit sesi ile kapı açıldı. Geriye doğru bakarak gelenlere baktım. İçeriye yeonjun girdi. Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı yana doğru yatırdım ve gözlerimi kapattım. Tanrım, hiçbir şeyde başarılı değilim umarım uyanık olduğumu anlamaz.
"Kai?" Diye seslendi, sesi baya yüksek çıkmıştı, birkaç adım sesi geldi.
"Kai? Evde değil misin? " dedi tekrardan bağırmıştı. Yine adım sesleri geldi ve bulunduğumuz oda nın ışığı açıldı. Önce gözlerimi sıktım sonra hemen alıştırıp uyuyor gibi durdum. Dahada dibimize geldi hatta ellerini kafamın iki yanına koydu.
"Neden okula gitmediği belli aslında, " Çok kısık bir sesle söylesede tam başımın üzerinde olduğu için duydum. Görmesede örtünün altındaki elimi sıktım. Tekrar buradan uzaklaştı ışık yine kapandı, ve sanırım banyoya girdi. Gitmesi ile kafamı kaldırmam bir oldu. Kaşlarımı çattım, ne demek istemişti ki şimdi bu? İçim garip bir his sararken soobin kıpırdadı. Tedirgin olup kendimi geri çektim. Önce sırt üstü döndü, gözlerini sıktı, sonra bana taraf döndü, yüzünü gevşetip uyumaya devam etti. Elimi onun kolunun üzerine koyup kafamı yine arkaya verdim. Yine kapı sesi gelince tekrardan aynı pozisyona döndüm. Arda arda kapı çalıyordu Soobin nasıl uyanmıyor anlamıyorum.
"Geldim!" Diye bağırdı Yeon. Ah neden Bu kadar umursamaz ki bu? Kapı açıldı, gürültü ile içeri girdiler. Soobin kıpırdadı, sonra tekrar durdu.
"Neden bu kadar geç açtın kapıyı ?" Diye söylendi
Taehyun,"Daha yeni geldim elimi yıkıyordum duymadım."
"Kai nerdeki?" Diye üsteledi Boemgyu. Bir iç çekiş sesi geldi. Ah ben neden uyuyor taklidi yaptım ki?
"Taehyun'un yerini işgal etmekle meşguldü." Dedi. Dişlerimi sıktım, sanki bunu dalga geçerek söylemiş gibi bir hisse kapıldı.
"Ne? Anlamadım?" Diye devam etti Boemgyu. Birkaç adım sesi geldi ve bir odanın kapısı açıldı, sonra sertçe kapandı. Ses ile Soobin yine hareket etti.
"Senin yerin derken ne demek istedi ki şimdi bu?" Beomgyu hala konuşuyordu. Tedirgin oldum nedensizce. Önceki gibi yine bulunduğumuz odanın ışığı yandı.
"Ha uyuyakalmış bundan bahsediyordu." Dedi yine Boemgyu konuşmuştu.
"Tek uyumamış" dedi Taehyun, yanı başımıza kadar geldiklerini hissettim, Beomgyunun çıkardığı şaşkınlık dolu sesi, yine gürültülüydü.
"Eee, sen ne yapacaksın Tae? Haha gerçekten çok şansızsın yerini kapmışlar" dedi,
"Bakarım, onları kaldırmam herhalde." Dedi, ah Tanrım bu çok iyi, uyanık olsaydım ona sarılırdım herhalde. Benimle konuşmasada, bu iyiliği yapardı tabiki. Bir süre geçtikten sonra gittiler. Kafamı rahatça dayadım ve uyumaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't see me / Sookai
FanficKollarını kendinden neredeyse üç santim daha uzun olanın boyununa dolamıştı, kafasını kaybolmak istercesine boyununa bastırıyordu. Uzun olansa olanlara anlam vermek istercesine donmuştu. Boyunundaki ıslaklıkla ağladığını hissetti, ses çıkarmasada...