×2×

154 16 26
                                    

Olaylara baştan başlamak herzaman en iyisidir. Herşey bu üçlünün arasına alışmamla başladı. Yeonjun, Beomgyu ve Taehyun. Lise ikideydim. O zamanlar ailem ile birlikte taşınmak zorunda kalmıştım. Üç arkadaşın evleri sıra sıra yanyanayken bizim evimizde aynı sıradaydı. Okul olarakda aynı olunca onlarla çok iyi anlaşmaya başlamıştım. Genel olarak Yeonjun ile çok iyi geçiniyordum, o hem abi hem kardeş hemde arkadaş gibiydi. Her şekilde ortama uyum sağlayabiliyordu, açıkçası ona hayrandım diyebilirim. Son sınıfa kadar ufak tefek tartışmalar dışında aramızda oluşan hiçbir kırgınlığımız olmamıştı. Üniversite  için sınava girdiğimizde birbirimize söz vermiştik aynı ülkede olacağımız söylemiştik. O yüzden son sınıfımızda  çok çalışmıştık, görüştüğümüz zamanlarda bile dersler hakkında konuşma yapıyorduk. Sınav zamanı geçtikten sonra sıralamayla birlikte yazdığımız herşey aynıydı. Ben ve Taehyun un notları birbirine çok yakınken Yeonjun ve Boemgyu da aynı notu almıştı. Bizim notlarımız onlarınkine göre düşük olsada çok fazla fark olmadığı için düşünmemize gerek yoktu. Ve evet söz verdiğimiz gibi aynı ülkeye gittik, kendimiz için büyük bir ev tuttuk ailemizinde yardımıyla tuttuğumuz ev gayet güzeldi. Ayrı ayrı odalarımız ve geniş bir mutfağımız vardı. Banyo bulunan oda birtek benimkiydi ve birde ayrı banyo daha vardı. Tek sorun en üst kat olmasıydı, beni kırmadıkları için buraya gelmiştik. Okul olarak yine Taehyun ile aynı yerdeydim. Yeonjun başka Beomgyu da başka yere gidiyordu. Uzaklık olarak Yeonjun sıkıntı çeksede kabul etmek zorundaydı, o yüzden gidip gelmeye alıştı. Evin çevresine genel olarak güvenilmezdi, gece dışarıya çıkmak bana göre cesaret isterdi. Çünki hemen yakında bulunan eğlence alanı gece gündüz kafaları yerinde olmayan insanlarla doluydu. Sabahın erken saatleri ve gece saatleri çok zorunda olmadıkça çıkmıyorduk. İşte tam o zamanlar daha yeni yeni çevreye ve üniversiteye alıştığımız zamanlar, Beomgyu yeni tanıdığı kişiyi bizimlede tanıştırmak istiyordu. Soobin, ilk başlarda bende Beomgyu gibi ne kadar nazik ve iyi niyetli birisi diye düşünerek konuşuyordum. Ancak zamanla, onu kendime  yakın hissetmeye başladım. Bir süre sonra oda başka bir yerden geldiğini ve şuanda kirada olarak kaldığı evde işlerin zorlaştığını söyledi. Yeonjun ve Beomgyu onu ikna ederek bizim yanımıza çekti. Artık Soobin'e daha yakındım. Ve ondan ayrılmak istemiyordum. Hala neden diye sorsamda kendime, alışkanlık olarak kabul ediyordum.

Ve biraz abartmaya başlamıştım, tamam çok abartıyordum. Okul için olan vakitlerde aklımdan çıkmıyor, ve bu notlarımı ciddi derecede etkiliyordu. Sonunda dayanamayıp olayı Taehyun a anlatmak istedim. Üstü  kapalı bir şekilde O kişiye  Soobin demeden bahsettim. Bana hemen aşık damgası vurdu. İstemiyordum, o düşünceye gelmek beni fazlasıyla aşardı. Ancak hareketlerimi göz önünde bulundurursam söylediği şey mantıklıydı. Ama o zamanki  ben bunun fazla saçma ve kabul edilemez birşey olarak görüyordu. Son zamanlarda Soobin e olan düşkünlüğüm artınca ki bunu tabikide Taehyun fark ederek bana söylemişti. Onu daha fazla içimde tutamayıp söylemiştim. Bana destek çıkarak olabilecek şeyler demişti. Yanında olucam diye eklemişti birde.

Soobin bana karşılık veriyor yanında olmamı sevdiğini gösteriyordu. İçimde büyük bir umut vardı. Ona açılmak ve herşeyi anlatmak istiyordum. Taki o ilk adımı atana kadar. Bana birinden hoşlandığını ve benden tavsiye almak istediğini  söyledi. İlk önce kim olduğunu sorduğumda tanıyorsun söylicem zaten demişti. Kim olduğunu öğrendiğimde kalbimde belli belirsiz bir sıkışma olmuştu, çünki onu beklemiyordum. Zaten benim dışımda kimseyi beklemiyordum. Tepkimi saklamak için çok uğraşmıştım, fakat hayranı olduğum kişiye Yeonjun' a karşı bunu hissettiğini duyduğumda karşısında kendimi zor tutmuştum. Bunu bana söylediği zaman yanımızda olalı sekiz ay olmuştu. Ama ben nedense Yeonjun a olan ilgisini hiç görmemiştim. Doğru ya gözüm sadece ona bakarken yüz hatlarını ezberleme görevi görüyordu. O yüzden fark edememiştim.

İki hafta, tam iki hafta  boyunca yanına eskisi kadar yaklaşmadım. Ve gözlerimi bu sefer hareketlerine çevirmiştim. Gerçekten Yeonjun'a fazla yakın davranıyordu ve bunu gizlemek istermiş gibi bir hali bile yoktu. Ona yakında hoşlandığını bile söyleyebilirdi. Onun için benimle son yakın konuşmasını yapmıştı, doğru Yeonjun ile birlikte olmalarında payım vardı. Ve pişman değildim. Soobin nin yüzü herzamankinden daha çok gülüyordu. Yanında çok eğlenceli ve keyifli birisi olurken, geceleri duygusuz bir bedene bürünüyordum. Başkasının yanında olması, tabikide kabul edebileceğim bişey değildi. Ve yine benim bu farklı hareketlerimi ilk fark eden kişi Tae olmuştu. Sorguya çekmesine gerek yoktu, nedenini biliyordu. O yüzden bana o zamandan itibaren vazgeçmemi söylüyordu. Geri adım atmamı ve onu unutmamı. Yanındayken onu nasıl unutabilirdim ki? O gülerken kalbime inen sıcaklığı hiçbirşeye değişemiyordum, değişmezdimde. O üzülürken sanki o duyguyu bana aktarıyormuş gibi bende üzülüyordum. Ruhumu resmen ona bağlamıştım. Duygularına göre benimde duygularımı değişiyordu. Ona göre şekil alıyordum ve ona göre konuşup hareket ediyordum. Anlayacağınız, ben kendim değildim. Ve çok zorlanıyordum. Ordan ayrılma düşüncesi bir zamanlar vardı, ancak onun için diğer arkadaşlarımdan ayrılmak benim ne kadar bencil olduğumu gösterirdi. O yüzden o düşüncemi fazla uzatmadana silmiştim aklımdan.

Soobin için herşey harika ve güzel gidiyordu. Yeonjunla her hafta sonu gezerek zamanlarını değerlendiyorlardı. Ancak birlikteliklerinin yedinci ayında, Yeonjun Soobin'e  olan ilgisini azaltmış  ve belkide istemsiz bir şekilde sürekli onu kırıyordu. Uzaklaşmak istediğini söyleyip yanına bile oturmuyordu. Soobin'nin keyfi günden güne azalırken aynı tepkileri bende veriyordum. Mutlu olması için yanında elimden geleni yaparken gece önceki gibi kötüleşip sabah kadar uyuyamıyordum. Üzüntüsü benim içimde yer edinmişti. Boğazımı düğümlüyordu. Ayrıldılar. Ve Soobin gözle görülür bir biçimde çökmüştü. Kalbim sızlıyordu, onu böyle görmeye dayanamıyordum. Yeonjun ne yaptığının farkında değildi, Soobin'nin onu ne kadar çok sevdiğini fark etmemiş olmalıydı. Verdiği kararı kesinlikle düşünmüş gibi durmuyordu. Çünki Soobin üzüntüsünü ne kadar belli ediyorsa Yeonjun'nun o kadar umurunda değil gibiydi. Belkide  Yeonjun baştaki duygularını saçma bulmuştu yada başka birinden hoşlanıyordu. Ama Soobin'i bu denli görmezden gelmesi beni iki katı üzüyordu. Geçmişleri  yokmuş sanki hiç birlikte olmamışlar gibi davranıyordu.

Son zamanlarda  Soobin, olması gerektiğinden kötü olmuştu. Hiçbir şekilde bir sırıtışını bile bulmam zorlanmıştı. Soobin acısını  azaltmak için yapacağı en kötü şeyi yapıp kafasını dağıtmak istemişti. Onu ben görmüştüm. Pencerenin önünden ayrılmadığım için bir anlık aşağıda gözüme takılmıştı. Dengesizce yürüyordu, kafasının yerinde olmadığı açıkça belliydi. Bir ara durdu ve yanındaki duvara dayandı. Yerimden hızlıca kalkıp dış kapıyı açık bırakarak aşağıya doğru koşmuştum. Duvar kenarındaki bedenin yanına gelip omuzunda sarsamaya başladığımda gözleri yarım aralıktı. Kaşlarını çatarak bana bakıyordu,

"Soobin!" Diye sesimi yükseltmiştim, ayağa kalkıp onu kendime doğru çekiştirdim. Zorlukla ayağa kalktı, kolunu omuzuma atıp diğer elimlede belini tutmuştum. Kafasını boynuma koymuştu. Bütün ağrılığı benim üzerimdeydi. Zorlukla yürüyordu, ve nefes alışları düzensizdi. Neredeyse yirmi dakikada yukarıya çıkmayı başarmıştık, eve girdiği anda kapının önüne diz çöktü, kolundan  tuttum.

"Soobin, hadi kalk," dedim sesizce konuşuyordum. Bana bakıp tekrar kaşlarını çattı gözlerini kısıp birşeyler mırıldandı. Anlamıyordum, onu zorlukla tekrardan kaldırdım. Tae kendi odasını ona vermiş, ve salonda rahat edeceğini söylediği için Soobin Tae nin eski odasında kalıyordu. Odanın kapısını açıp yine zorlanarak içeriye girdim, yatağın yanına geldiğimizde onu daha fazla taşıyamadım ve yatağa düşmesine izin verdim. Boynumdaki kolunu çekmeye çalıştım ancak bırakmadı. İkinci kolunuda boynuma dolayınca kafam onun göğüsüne düştü. Kokusunu ilk defa bu kadar yakından alıyordum. Ellerimi kollarına koyup zorlukla kendimi kaldırdım. Gözleri kapalıydı, burnu kızarmıştı ve dudakları olması gereken daha koyuydu. Yüzü üzgün olduğunu fazla belli ediyordu. Yumruklarımı sıkıp doğruldum. Arkama bakmadam odadan çıkıp kapıyı kapattım. Onu son kez bu şekilde görmek istiyordum, son kez kafasını dağıtmak için kendine bunu yapmış olmasını istiyordum. Ancak  olmadı. Neredeyse hergün onu dışarıdan eve getiyordum. Ve her seferinde eve nasıl geldiğini bilmiyordu. Benim ona karşı olan ilgimi görmemeye  devam ediyordu. Yada görmek istemiyordu.

~

you don't see me / SookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin