Kollarımı yavaşça gevşeterek geri çekildim. Yüzünün kızardığını gördüğümde şaşırmamıştım şu sıralarda fazlasıyla yüzü kızarıyordu. Oda kollarını boynumdan çekti,
"Yine, teşekkür etmem gerekiyor." Dedim, kai bir anlık dalsada gülümsedi,
"Rica ederim, herzaman yanındayım Soobin." Dedi, elimi omuzuna koyup sıktım. Ve zorulukla gülümsedim,
"Biliyorum." Dedim, rüzgar sert esmeye başlayınca kollarımı birbirine doladım, "eve gel, çok soğuk olmaya başladı." Dedim. Kafasını salladı,
"Birazdan gelirim. Sen git." Dedi, arkamı dönüp gitmeye başladım, inmeden önce dönüp tekrar ona baktım. Aşağıya bakıyordu. Buraya gelme nedeni belliydi, bileklik bende olduğuna göre gökyüzüyle konuşuyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Hyuka sadece çaresiz kaldığı zaman babasıyla konuşurdu. Şuanda onu çaresiz bırakan şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Dişlerimi sıkıp aşağı indim.
Eve girdiğimde içerden gelen seslere kulak asmadım. Beomgyu ve Yeonjun birbirlerine yakın oturup heyecanla konuşuyordu. Yeonjun'un yüz ifadesi şekilden şekile giriyordu. Gülmeye başladığında, daldığımı fark edememiştim. Omuzuma dokunan elle kendime geldim.
"Niye öyle dondun?" Dedi Taehyun. Gözlerimi kırpıştırıp kafamı eğdim.
"Ah şey, boşver bu aralar çok sık oluyor." Dedim. Kafasını sallayıp yanımdan geçti. Sonra tekrar durup bana döndü,
"Kai, nerde? Onu göremedim de" dedi kafamla yukarıyı işaret ettim,
"Biraz hava almak istiyormuş. Çağırdım, sonra geleceğim dedi." Dedim. Tekrardan bişey demeden arkasını dönüp uzaklaştı. Banyoya doğru yürüdüm. Yeonjun ve beomgyu nun önünden geçerken bakmamaya çalıştım. Ama konuştukları şey her neyse onu çok mutlu ediyordu bu kadarını anlamıştım. Hızla banyoya girip kapıyı kapattım. Aynanın karşısına geçtim. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kendime baktım.
"Yeter soobin. Nereye kadar böyle gitmeyi düşünüyorsun? Neden sana yaptıklarını görmezden gelerek hala onu en başında olduğu gibi seviyorsun? Neden kendine bile cevap veremiyorsun?" Diye deli gibi aynaya bakarak kendime kaşlarımı çatmıştım. Nefesim bozulunca elimle gözlerimi kapatıp arkamı döndüm ve yaslandım. Midem yine kasılıyor alt üst oluyordu. Kusacağımı hissettiğimde ani bir hareketle klozete eğildim.
~
Odamda üzerime örttüğüm ince örtüyle camın önünde duruyordum. Kai aşağı inmişmiydi bilmiyorum, diğerleri ne yapıyor onuda bilmiyorum. Karnım açlıktan gurulduyordu ama yersem yine çıkaracağım için yememeye karar vermiştim. Yeonjun aklımdan çıkmıyordu, beomgyu nun o gün söyledikleri sürekli kafamın içindeydi. Başkasıyla birlikte olması beni ilgilendirmezdi ancak ona karşı olan hislerim bitmemişti. Kendimi ne kadar zorlasamda bitmiyordu işte. Boğazım yanmaya başlarken kapım tıklatıldı.
"Soobin? Gelebilir miyim? " dedi. Bu kai idi. Yerimden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Açtığımda sevinçle bana bakıyordu, ancak yüzümü görünce sevinci geride kaldı. Üzerime doğru gelip beni içeriye ittirdi, gözlerini benden ayırmadan kapıyı kapattı,
"Ne oldu? Neyin var?" Dedi, yine herzamanki gibi benim için endişelenen kai haline büründü. Suratımdaki asıklığı bozup gülümsedim,
"Birşeyim yok, sen neden sırıtıyordun?" Dedim, bana tekrar bişey soracak gibi oldu ancak vazgeçip geri çekildi.
"Film izleyeceğiz hep birlikte. Hadi gel" dedi. Önce durdum aslında kötü fikir değildi ancak orada Yeonjun'da varsa benim için pekde iyi sayılmazdı, duraksadığımı fark eden kai elimi tutup çekiştirdi. "Hadi ama, lütfen gel. Kafanı dağıtmış olursun. Ve birde mısır yaptık, onları çok sevdiğini biliyorum." Dedi sona doğru gözlerimin içine derince baktı. Bu çocukta anlam veremediğim tuhaf bir çekim vardı, bana yaptığı iyiliklerden mi bilmiyorum ancak Kai'ya yakın olma düşüncesi beni hiçbir şekilde rahatsız etmiyordu. Sırıtıp kafamı tamam anlamında salladım. Heyecanla kollarını boynuma dolayınca şaşırdım, hiçbir zaman bana sarılan kişi o olmamıştı. Boşluğuna denk gelmiş olamlı. Kollarını hemen gevşetip benden ayrılırken başını yerde tutuyordu ancak kızaran yanaklarını görmemek mümkün değildi. Sanki hasta gibiydi, ve son zamanlarda yanımdayken yüzü daha fazla kızarıyordu. Fazla düşünmeden kapıyı açtım. Önden çıktı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't see me / Sookai
FanficKollarını kendinden neredeyse üç santim daha uzun olanın boyununa dolamıştı, kafasını kaybolmak istercesine boyununa bastırıyordu. Uzun olansa olanlara anlam vermek istercesine donmuştu. Boyunundaki ıslaklıkla ağladığını hissetti, ses çıkarmasada...