×5×

109 13 41
                                    

Üzerimdeki örtü, parmaklarımın arasında büzüş büzüş olmuştu. Okul için küçük bir ara vermem gerektiğini düşünüyordum. Geçirdiğim son iki ayın yorgunluğunu atamamıştım o yüzden gitmeyeceğim. Ne kadar sürer bilmiyordum ancak yorgunluk üzerine yorgunluk yaşayamazdım. Ellerimi kaldırıp baktım. Ah çok aptalım, neden bunu yaptım ki? Ağlayarak yeterince başımı ağrıtıyordum, birde üzerine bunu yapmam... Parmaklarımı sıkıp tekrar açtım, canımı feci şekilde yakınca gözlerimi sıkıp derin bir nefes aldım. Kapımın tıklatılmasıyla ani bir şekilde örütüyü kafama kadar çekip arkamı döndüm. Ellerimi üst üste koyup bacaklarımın arasına sıkıştırdım. Gözlerimi yumup sakince nefes almaya çalıştım. Kapı tekrar çaldı, sesimi çıkarmadım uyuduğumu anlayıp gitsin diye dua etmeye başladım. Ama olmadı kapı aralandı.

"Kai? Geç kalmanı istemiyorum hadi uyan." Dedi tae. Sesimi yine çıkarmadım. Uyuduğuma daha çok inansın diye yüzümdeki gerginliği sildim. İçeriye girdi, yanıma kadar geldi ve üzerimdeki örtüyü çekti. Tepki vermedim. Ama bacaklarımı biraz daha kendime çektim. Omuzumu dürttü.

"Kai? Hadi uyan," dedi. Gözlerimi açmadım kafamı yastığa bastırdım. Sesimin kısık çıkacağını bile bile öyle konuştum,

"Gelmeyeceğim." Dedim. Omuzumu tutup beni çevirmeye çalıştı. Direnince yine canı yanan taraf ben oldum tabi. Ayağa kalkıp beni tamamen sırt  üstü yaptı. Gözlerimi sıkıp kafamı yana çevirdim.

"Kai, saçmalıyorsun ! Bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim. Kabul etmiyorum, kalk ve hazırlan şimdi çıkmazsak-"

"Gelmiyorum dedim Taehyun," diye üsteledim. Gözlerimi  açıp ona baktım. Tepki vermeden arkasını döndü ve odadan çıktı. Hızla ayağa kalktım. Ne yapıyorum ben böyle? Neden herkesten kendimi nefret ettiriyorum. Kapıyı açıp hemen yanına koştum. Omuzunu tutup kendime çevirdim.

"Tae, özür dilerim, ben öyle demek-"

"Kafanı toparla kai. Benimle konuşurken iki kez düşün. İyi olmadanda karşıma çıkma, yanındayım biliyorsun ancak sen bu kadar inatçı davranırken sana nasıl yardımcı olmamı bekliyorsun? Elimden geleni yapıyorum, kafanı dağıtmak için bir sürü şey yapıyorum ancak hayır. Hiçbir işe yaramıyor, sana yardım edemiyorum. Her gün karşımda böyle olman hoşuma mı gidiyor sanıyorsun? Kendini benim yerime koy ve iyi düşün." Deyip sağındaki çantasını aldı, bana son kez bakıp dışarıya çıktı. Kapıyı açık bırakmıştı. Beomgyu odadan çıktığında bana ufak bir bakış yolladı,

"Kai, konuşmak ister misin?" Dedi, ellerimi arkamda birleştirip kafamı tamam anlamında salladım odadan çıkıp çıkışa yöneldi, peşinden ağır adımlarla gittim. En üst katta olduğumuz için çatı katına hemen çıkabiliyorduk, beom önden giderken peşinden gittim. Çıktığında bir saniyeliğine durdum. Ellerime baktım, eğer cebimden çıkarmazsam sorun olmazdı. Çatıya çıktığımda güneş gözlerimi kamaştırmıştı. Sola doğru baktığımda Beom duvara yaslanmış kollarını birbirine bağlamış bir şekilde beni bekliyordu. Yanına yaklaşıp ayakta durdum.

"Nerden başlasam bilemiyorum, ilk aklıma gelenden başlayacağım. İstemsizde olsa çevreni kırıyorsun Kai. Biliyorum bunu bilerek yapmıyorsun, ancak daha dikkatli olman gerekiyor. Özellikle Taehyun'a karşı. Dün gece epey konuştuk. Bana açık açık herşeyi anlatmadı, ama söyledikleri şeyler gerçekten acı vericiydi-"

"Ne anlattı?" Dedim ona karşı bir adım attım, kollarını çözüp cebine koydu.

"Şey, platonikmişsin. Ve anlattığı şeylere göre sana söylüyorum ki, gerçekten çok üzüldüm. Elinden gelen birşey yok sonuçta, çıkmaz bir sokakta gibisin," derin bir nefes alıp verdi. "Taehyun, sana olanları anlatırken, sanki kendisi yaşıyormuş gibiydi, ağlayacak kadar derin ve içten anlatıyordu." Gözlerimi sıkıp tekrar açtım, kafamı eğdim. Beomgyu elini omuzuma koyup sıktı. "Sevginin karşılığını almadığın için gerçekten çok üzgünüm, ama Tae'yi kaybetmek gibi bir hataya düşecek kadar derine inme. Onun gibi bir dostu bulman açıkçası imkansız," dedi. Yutkundum,kafamı hızlıca aşağı yukarı sallayıp onayladım. Gülümseyip aşağıya gitti. Arkamı dönüp kısa duvarlara dayandım ve aşağıya baktım. Derin nefesler alırken, beomgyu'nun dediği şeyi yani Tae'yi kaybedecek kadar derine inmem konusunda olacakları düşündüm. Şuanda  bana ondan daha yakın kimse yoktu. Onu kaybedemezdim, elimden geleni yapacaktım. Arkamda duyduğum sesle kafamı çevirdim. Soobin'i görmeyi beklemiyordum, dün gece erken uyuduğu için uyanmış olmalı, yada benim gibi uyumamıştı. Gözleri hafif kızarıktı. Arkamı dönüp duvara dayandım, ve ellerimi iki yana koydum. Bana bakmadan geçip duvarı tuttu ve oda aşağı baktı, gözlerimi ondan ayıramıyordum. Yorgun yüzünü eskisi gibi incelemeye başlamıştım.

you don't see me / SookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin