Bu bölümü yazarken kafam çok karışıktı. Türk senaristleri gibi olayları uzatmayı sevmiyorum galiba. Neyse çok uzatmayayım iyi okumalarrr...
_____________________________
İş ile aşkı karıştırmak hiçbir zaman etik değildir. Özellikle işini aşkla yapanlar özel hayatlarını göz önünde yaşamaz kendi sakin hayatında yaşarlardı ama işi, aşkını göz ardı etmek olunca insanın gözü ne aşk görür ne de iş. Bir çıkmazın içinde bulur kendini. İki kişiliği varmış gibi hisseder ki zaten insanın iki kişiliği vardır özellikle de işini aşkla yapanların.
Asiye'de işini aşkla yapanlardan. Eğitimleri sırasında "Asi" lakabı takılmıştı genç kadına. Hırçın, istediğini almadan bırakmayan, gözü işinden yani vatanından başka bir şeyi görmezdi. Teşkilat sığınağında ona ayrılan daire gibi bir odada yaşamıştı üniversiteden mezun olunca. Nerede gizli görev var Asi oradaydı. Hiç bir şey gözünden kaçmazdı. İnsanı bir bakışıyla tanır, konumlandırır ve ona göre sonuca giderdi. Hiçbir zaman yanlış adım atmamış yanlış karar vermemişti. Ta ki Akif Atakul'un itlerine ifşalanana kadar. Bu yüzden Akif Atakul hem pişmanlığı hem de düşmanıydı. Oğlu ise hayatı...Üç gün geçmişti... Doruk nezarette, Asiye ise ya dinlenme odasında ya da sahada Erhan'ı arıyordu. Sahadan dönmüş nezaretin kapısından sevdiği adama bakıyordu şimdi de. Öyle bitkin bir şekilde yatıyordu ki... O sert oturakta uyumak zorundaydı. İçi acıyordu genç kadının ama yapabileceği bir şey yoktu. Böyle olması gerekiyordu. Genç adamı orada bırakıp dinlenme odasına gidecekken sesini duyması ile döndü.
Ömer: "Asi, bulduk. Erhan'ı bulduk Asi."
Asiye: "Nerede?"
Ömer: "Getiriyorlar birazdan burada olur."
Asiye: "Tamamdır. Sorgu odasını hazırlasınlar. Su falan koysunlar bir de."
Ömer onaylayarak söylenileni yapmaya gitti. On dakika sonra Erhan gelmiş ve sorgu odasında sorgulanacağı kişiyi bekliyordu. Oğulcan girecekti sorgusuna. Çünkü bir tek o dikkat çekmemişti. Oğulcan sorgu odasında Asiye ve Ali başkan izleme olasındaydı. Ergani ağzından çıkacak her kelime çok önemliydi. Özellikle de Asi için. Eğer sevdiği adam suçsuzsa ömür boyu mutlu olacaklardı. Eğer suçluysa aşkını kalbine gömüp onu unutacaktı ve eski hayatına devam edecekti.
Asiye: "Nebahat hanımdan haber var mı?"
Ali: "Kendisinin bilmediğini söylüyor ama tabii ki yalan."
Asiye: "Nasıl yani?"
Ali: "Verdiği ifadeler birbiri ile çok çelişik. Onu aldatan eşine dava açsa çok yüklü tazminat alabilir ve bununla hayatını yaşar ama boşanmıyor. Ev hanımı ama eşi katılmasa bile bütün davetlere katılıyor. Banka hesaplarında da yüksek meblâğlarda giriş çıkışlar oluyor. Hangi ev hanımı birisine 10.000 dolarlık para gönderir? Neyse bakalım Erhan ne biliyor?"
Oğulcan: "Evet Erhan anlat bakalım Akif Atakul neler yaptı? Nebahat hanım ve Doruk ne kadarını biliyor? Melisa gerçekten her şeyden habersiz mi?"
Erhan: "Akif Bey ilk başlarda uyuşturucu ticareti yapıyordu. Doruk bey ve Melisa hanım henüz lisedelerken. Bundan hiçbirinin haberi yoktu. Ben de yakalanınca öğrendim. Akif beyin adı geçmedi çünkü paravan şirketi aracılığıyla yapıyordu. Daha sonra karapara aklamaya başladı yine paravan şirketi aracılığıyla. Ayrıca Suriye'deki terör örgütüne silah desteği de sağlıyor azımsanmayacak şekilde. Bunları Nebahat hanım Akif bey onu aldattığını öğrenmeden bir yıl önce öğrenmişti. Akif Bey'in aldattığını öğrendiğinde ise boşanmayı kafasına koymuştu. Hatta Nebahat hanım bütün mal varlığına el koymak için onu tehdit etti."
Oğulcan: "Neyle tehdit etti."
Erhan: "Veli Eren'in ölümüne sebep olduğu olayın videosu ile. Daha sonra Akif ellem etti küllem etti. Ne yaptığını bilmiyorum bütün işlere Nebahat'i de kattı ve boşanmaktan vazgeçirdi. Artık çok çok önemli olmayan davetlere Nebahat hanım katılıyor böylelikle dikkat çekmiyorlardı. Melisa ve Doruk'un ise hiçbir şeyden haberi yoktu."
Oğulcan: "Bazı belgelerde Doruk'un el yazısı ve imzası var ama bu dediklerine ters düşüyor."
Erhan: "O belgeleri Akif Bey kendisi hazırlıyordu ve hiç okutmadan imzalatmıştı. En önemli belgeydi onlar ve kendi adı yazılırsa başı belaya girmesin diye ona imzalattı."
Oğulcan: "Yani kendi yanmasın diye oğlunu yaktı öyle mi?"
Erhan: "Kendisi şerefsiz olur da." dedi alayla gülerek. Oğulcan da gülmüştü. Sonra odadaki telefon çaldı.
Asiye: "Veli Eren'in ölüm videosunu sor?"
Oğulcan: "Tamam."
Oğulcan: "Evet Erhan Veli Erenin öldürüldüğü video Nerede?"
Erhan: "Yok. En son Nebahat hanımda vardı ama onlar da yönetmiştir."
Oğulcan: "ERHAN! GÖRÜNTÜ NEREDE?"
Erhan: "Evimdeki kasada var."
Oğulcan bir kağıt ve bir kalem uzatır ve "Adres ve kasa şifreni yaz." dedi bütün soğukluğu ile.
Erhan'ın bilgileri yazması ile Aybike ve Kadir yola çıktılar.
Asiye ise oturduğu yerde kalmış ne olacağını bilmiyordu. Babası cinayet sonucu ondan gitmişti... Bunu yapan sevdiği adamın babası mıydı? Sevdiği adam biliyor muydu? Gidip sormak bağırıp çağırmak istiyordu ama emin olmadan bir şey söylemezdi. Dinlenme odasında bir o yana bir bu yana gezerken ekibe yeni katılmış Duru (medyadaki kız) geldi.
Duru: "Asiye iyi misin?"
Asiye: "Yıllar önce babamın şehit olduğunu düşünüyordum. Buğün öğrendim ki onu sevdiğim adamın babası öldürmüş. Üstelik o adam terörist ve onun yüzünden sevdiğim adam nezarette kaç gündür."
Duru: "özür dilerim... Ben seni yalnız bırakayım. Bir şey istersen seslenirsin." der ve cevap beklemeden çıkar. Asiye ise yalnızlığı ile başbaşa kalır ve aklına gelen şeyle kendisini Ali başkanın odasına atar.
Asiye: "Ali başkanım. Erhan ifadesinde de Doruk'un bir şey bilmediğini söyledi. Ben zaten sürekli yanındayım. Benim takibim ile bıraksak?"
Ali: "Haklısın Asi. Daha fazla tutamayız zaten. Çıkartabilirsin. Sen de istersen git dinlen."
Asiye: "Yok başkanım o görüntüler gelmeden ben bir yere gitmem."
Ali: "Asiye kızım babanı kim öldürmüş olursa olsun görevdeydi. Yani baban senin de bildiğin gibi şehit oldu."
Asiye bunlar üzerine biraz olsun rahatlamıştı ama yine de görmek istiyordu görüntüleri. "Sağ olun başkanım ama yine de görüntüler gelmeden gitmeyeceğim." diyip çıktı odadan ve sevdiği adamı eve yollayabilmek için nezaretin kapısındaki ere kapıları açması için emir verdi. Kapıların açılma sesini duyan genç adam ayaklandı ve karşısında sevdiği kadını görünce gülümseyip sarıldı.
Doruk: "Seni çok özledim sevgilim."
Asiye: "Ben de sevgilim ama şimdi sen eve git düşünü al, uyu, dinlen, yemek ye."
Doruk: "Sen?"
Asiye: "Benim burada işlerim var. İşlerim biter bitmez geleceğim."
Doruk: "Peki öyle olsun. Bana taksi çağırabilir misin?"
Asiye: "Kusura bakma ama buranın neresi olduğunu bilmemen gerekiyor. O yüzden seni bizden birisi bırakacak."
Doruk çapkın gülüşlerini atarak "Sen bırak işte beni."
Asiye: "Doruk bak geri sokarım seni buraya uzatma!"
Doruk: "Tamam Asiye Eren tamam. Gidebiliriz."
Doruk eşyalarını alır. Tam çıkışa doğru ilerledikleri sırada Asiye kolundan tutarak durdurur.
Doruk: "Öpecek misin?" der zevzek zevzek sırıtarak.
Asiye ise cevap vermez. Parmak uçlarında yükselerek gözüyle aynı hizaya gelir Doruk gözlerini kapatıp yaklaşırken Asiye elindeki göz bandıyla Doruk'un gözlerini kapatır ve ekler "Nerede olduğumuzu bilmemen gerekiyor." Doruk ise ilk önce afallasa da kafasını olumlu anlamda sallar. Genç adamı kolundan tutup arabaya bindirince dudağına masum bir buse kondurur. Sonra da arabanın kapısını kapatarak içeriye geçer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
RomanceAsiye ve Doruk ilk karşılaşmalarında birbirleri olduğunu bilirler ama diğerinin bilmediğini sanarlar. Asiye'nin gizli kimliği ortaya çıkınca daha fazla ifşalanmamak adına babasından kalan şirketi yönetmek için dönmüştü. Hoş geldin partisinde karşıla...