Asiye'nin evine gelen genç adam içindeki sıkıntıya rağmen mutlu hisseder. Sevdiği kadını görecektir ama davetiyeyi verince katılmak istememesinin nedenini söylemek zorundadır ve bu hiç kolay değildir onun açısından. Bütün karmaşık duygu durumlarına rağmen derin bir nefes alarak kapıyı çalar. Kapı açılınca karşısında sevdiği kadını görmek ister ama Ömer ile karşılaşınca yüzü düşer.
Doruk: "Selam. Asiye evde değil mi?"
Ömer: "Evet. Salonda geç istersen." der ve geçmesi için yolu açar. Genç adam elindeki davetiye ile salona doğru adımlar. Arkası dönük bir şekilde oturup televizyonda belgesel izleyen kadına arkasından yaklaşarak kollarını genç kadının boynuna dolayarak kulağına "nasılsın?" diye fısıldar. Genç kadın şokla Doruk'a doğru dönünce burun buruna gelirler. Genç kadın sabah yaptığını affettirmek için genç adamın dudağına bir buse kondurur ve "Daha iyiyim. Teşekkür ederim." der. Genç adam aldığı buse ile gülümserken genç kadının yanına oturur ve "Güzelim hastaneye gitmemekte kararlı mısın?" "Evet. İyiyim ben. Bütün gün dinlendim zaten. Yarın iş başı yaparım." "Aşk olsun Asiye. Onun için mi söyledim ben." der sitemli bir şekilde. "Peki, tamam. Bir şey demedim" der masum masum bakarken. Sonra Doruk elindeki davetiyeyi Asiye'ye uzatır ve ekler "ofise gelmişti, Sen alışveriş falan yaparsın, programını ayarlarsın diye bugünden getireyim dedim" der. Asiye de "Çok iyi yapmışsın teşekkür ederim. Eee o zaman beraber gideriz değil mi ben kimseyi tanımıyorum çünkü." "Şey... Asiye ben gitmeyeceğim." "Aaa neden Doruk. Baban vermiyor mu partiyi?" "Asiye ben babamla yıllardır görüşmüyorum. Üniversite için yurt dışına gittim ve irtibatımız kesildi. Annemle de konuşmazdım ama o benim sürekli karşıma çıkıyor. Biliyorsun zaten olanları. Ailemden sadece Melisa var benim. Dolayısıyla ben eğer o partiye gidersem babamın oğlu olduğum söylenecek etrafta ama ben bunu istemiyorum. O adamın soyadını bile istemiyorum ama bütün irtibatlarım, edindiğim başarılarımı bu soyadla aldım. Soyadım Atakul olduğu için değil sakın yanlış anlama beni. Eğer yurt dışına çıktığım gibi soyadımı değiştirseydim her şey benim için daha iyi olacaktı." Bütün bunları ellerini dizlerinin üzerinde kenetlemiş başını öne eğerek konuşmuştu. Son söyledikleri sırasında gözünden iki damla yaş aktığını gören Asiye hemen genç adamın önüne oturarak ellerini tuttu. Bunu yaparken aklındaki tek şey karşısındaki adamın hislerini önemsemesiydi ama öğrenmesi gereken bilgiler olduğundan bu yaptığı kendisine hiç samimi gelmemişti hatta çıkarcıydı kendince. Bütün bunları kenara bırakıp genç adamın elini tuttu ve gözlerini yeşillere dikti. "Seni sorgulamıyorum, sıkıştırmıyorum ama ister babanın dostu olayım ister düşmanı isterse de babanı hiç tanımayayım benim için önemli olan tek şey sensin. Anlatmak, rahatlamak istersen her zaman elini tutuyor olacağım." Doruk gözlerinin içine bakarak konuşan bu kadının samimiliğine o kadar emindi ki buruk bir şekilde gülümseyip tek elini genç kadının elinden kurtarıp yanağına yerleştirdi ve baş parmağıyla sevmeye başladı "İyi ki girdin hayatıma. Konuşmadın, kaçtın, şakaya vurdun, sakladın ama hep yanımda oldun. Bir şeylerin farkındayım Asiye ve sana kızmıyorum. Sorgulamıyorum. Sen ne anlatırsan benim için doğru olan o. Sen benim elimi tuttukça, benim gözümün içine böyle aşkla baktıktan sonra söylediğin hiçbir şeyin önemi yok. İyi ki sen Asiye. Seni seviyorum." Asiye duydukları şeyler karşısında gözleri büyürken yüzüne yayılan gülümsemesi ile "Seni seviyorum aşk adam." dedim ve sarıldılar. Onları uzaktan izleyen Ömer ise gurur ve mutlulukla gülümsüyordu.
Asiye: "Şimdi sen beni kavalyesiz mi bırakacaksın?"
Doruk: "Sen gideceksin yani?"
Asiye: "E düşmanımızı tanımam lazım değil mi?"
İkisi birden kahkaha atmışlardı.
Asiye: "Lütfen gel benimle." dedi genç adamın ellerini sıkı sıkı tutarken.
Doruk: "Sen böyle isteyince ben hayır diyemem Asiye" dedi sitemkar bir ifadeyle.
Asiye heyecanla ayağa kalkıp tamam o zaman uyumlu giyinelim."
Doruk: "Olur. Hatta bak ne diyeceğim geçen gün telefonda boş boş dolanırken bir reklamda karşıma bir elbise çıktı. Görünce aklıma sen geldin çok yakışmış ay pardon çok yakışacak sana." diyip genç kızın maskeli baloda giydiği elbisenin fotoğrafını gösterdi. Bıyık altından gülen genç adam Asiye'nin büyüyen gözlerine ve şaşıran yüz ifadesine bakıyordu ve bu hâline kahkaha attı. "Neden öyle bakıyorsun fotoğrafa beğenmedim mi yoksa?" dedi alt dudağını büküp üzgün üzgün bakarken. Genç kadın ise gözlerini yeşillere dikip "Yok canım değildir. O kadar zeki misin?" diye sorunca genç adam o kadar büyük bir kahkaha atmıştı ki genç kadın utandı. Utanmasına rağmen aklındakileri sordu "Ne, nasıl, ne zaman" genç adam ciddileşerek "Aslında ben o kadar zeki değilim. Daha doğrusu böyle bir şeye ihtimal vermezdim ama sen..." "Ne yapmışım ben?" "Sen Ömer'in geldiği gece beni yatak odana attığında..." burayı söylerken çapkın bakışları genç kadının üstünde gezinmişti. "Giyinme odanın kapısı sonuna kadar açıktı ve elbisen bana bakıyordu adeta, sonra masken de komidininin üzrtindeydi. Son bir ipucu kalmıştı. Deniz gözlerin... O anın verdiği cesaretle banyona daldım ve banyo dolabının üzerindeki lens kutun ve içinden çıkan mavilikler..." dedi. Asiye ise şaşırarak sağ elinin içini alnına vurdu. "Bu kadar mal olunur mu ya bu kadar mı?" Kendi kendine konuşuyordu ama Doruk bu hallerine gülmekle yetiniyordu.
Bütün bu gülüp eğlenmeler arasında kapı çalınca Ömer koşarak içeri girdi ve elini belindeki silaha yönlendirdi fakat çıkarmadı. Asiye de önünde duran orta sehbanın çekmecesinden bir tabanca çıkardı ve kullanılır pozisyona getirdi. Doruk'a eğilip "Herhangi ter bir şeyde kendini koltuğun altına sakla ve şu an aşağıya eğil!" Doruk hiçbir sorgulama yapmadan genç kadının dediğini yaptı bu sırada kapıyı yavaşça açan Ömer gördüğü sevimli kıza "buyrun kime bakmıştınız?"
Melisa: "Merhaba ben Melisa Atakul. Sen de Ömer olmalısın. Asiye'nin arkadaşı. Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama abime ulaşamadım. Arabasını da burada görünce belki sizdedir dedim."
Ömer elini belindeki silahtan çekerken " Merhaba. Evet ben Ömer" dedi elini uzatarak. Tokalaştıktan sonra ekledi "Evet abin burada. Gelmek ister misin yokda abini çağırayım mı?"
Melisa: "Teşekkür ederim rahatsızlık vermeyeyim ben. Abimi çağırırsan çok sevinirim."
Ömer: " Aşk olsun ne rahatsızlığı duymamış olayım ama ısrar etmiyorum." der ve salona geçer. Elinde silah koltukta pusuya yatmış olan Asiye'yi görünce sessizce "indir şunu be! Doruk nerede?" bunu söyleyince Doruk koltuğun arkasından çıkar. Ömer kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırır. Sonra ekler "Doruk, Melisa sana ulaşamayınca merak etmiş. Seni çağırıyor kapıda." der ve bahçeye geri gider. Doruk, Asiye'ye dönerek "akşam yemeğine bana gelin Ömerle. Ölü mu?" Asiye gülümserken "olur, tabii ki de istersen yemek söylemeyelim dışarıda yiyelim." Doruk gülerek "yemekleri ben yapacağım Asiye. İtiraz kabul etmiyorum." der ve cevap beklemeden Melisa'yı da alır eve geçer. Duş alıp mutfağa geçerken en iyi yaptığı yemeği yapmaya başlarken Melisa yanına gelir ve "Ne yapıyorsun Doruk?"
Doruk: "Akşam Asiye ve Ömer yemeğe gelicek. Lazanya yapıyorum."
Melisa: "Şarap var mı evde?"
Doruk: "Hayır yok ama Asiye'de yıllanmış şaraplardan var. Benim telefonumdan mesaj atar mısın gelirken şarap getirsin."
Melisa: "Tamam."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
RomansAsiye ve Doruk ilk karşılaşmalarında birbirleri olduğunu bilirler ama diğerinin bilmediğini sanarlar. Asiye'nin gizli kimliği ortaya çıkınca daha fazla ifşalanmamak adına babasından kalan şirketi yönetmek için dönmüştü. Hoş geldin partisinde karşıla...