Gerçekler

706 54 15
                                    

Ben geldim. Hadi daha fazla beklemeden yeni bölüme geçelim. Bölümün sonundaki açıklamayı muhakak okuyun. Keyifli okumalar...
_______________________________

Kapının açılma sesi ile kafasını, koyduğu masadan kaldırdı genç adam. Karşısında ise simsiyah giyinmiş iki kişi vardı. Oğulcan ve Duru...
Oğulcan: "Sana tanınan zaman doldu Doruk Atakul. Ya şimdi her şeyi kendin itiraf edersin ya da kanıtları önüne sereriz mecburen konuşmak zorunda kalırsın."
Doruk: "A-Asiye... Onun da duymasını istiyorum." dedi.  Oğulcan ve Duru izleme odasına bakınca Doruk da bakışlarını çevirdi ve o an odada dün geceden beri hasret kaldığı ses yükseldi "Seni dinliyorum." Genç adam ilk önce gülümsedi daha sonra sandalyesini siyah camekanlı yere doğru çevirip gözlerini oradan hiç ayırmadan konuştu.
"Her şey babamın annemi aldatması ile başladı. Ben her şeyi toplayıp yurt dışına taşındım. Üniversiteyi orada okudum ama amacım sadece okumak değildi, intikam almaktı. Bu yüzden Erhan ile iş birliği yaptım yani Erhan babamın değil benim adamım. Şirketle ilgili her şeyden haberim vardı. Babamın çevirdiği bütün dolaplardan. Dolayısıyla elimi kirletmeden ondan intikam alamazdım. Yurt dışından döndükten sonra en kuvvetli şirket Hatice hanımın şirketi Eren holdingdi. Bu yüzden babam onu batırıp Atakul  holdingi yükseltme derdindeydi. Bu benim için hiçbir zaman etik olmadığı için hisselerini benim alacağımı söyledim. Böylelikle babam batsa bile ben zarar görmeyecektim. Hisseleri satın aldıktan sonra Hatice hanımla anne oğul gibi olduk. Çok yakındık o kızının hasretini benimle gideriyordu ben de ailemin hasretini... Üzerinden kısa bir zaman geçince ben bunların hepsini Hatice hanıma anlattım. İlk başta şaşırsa da Atakul holding sürekli ayağımıza dolandığı için kabul etti ve bir plan kurdu. Sizin elinizdeki belgeler de bu planın bir parçası kurduğumuz paravan şirketler bir şekilde yürümeliydi o yüzden elimi kirletmek zorunda kaldım ama babam gibi terör örgütlerine bir kuruş vermedim. Planımızı yaklaşık iki yıl önce yaptık ama Asiye bir türlü gelmedi."
Duru: "Asiye ile ne alakası var?"
Doruk: "Hatice hanım Asiye'nin babasının da Asiye'nin de istihbaratçı olduğunu biliyordu sadece bilmemesi gerektiği için bilmiyormuş gibi yapıyordu. Asiye'nin gelmesi demek her şeyin açığa çıkması demekti. Bundan bizim en az hasarı almamız içinse Asiye'nin bizden vazgeçemeyeceği bir sebebinin olması gerekiyordu. Hatice hanım da bunu benimle evlenirse sağlayabileceğini hatta bir çocuğu olursa hiç vazgeçemeyeceğini bildiğinden olaylar ortaya çıktığında bizim daha doğrusu benim suçsuz olduğumu kanıtlayabilsin diye Asiye'ye ihtiyacımız vardı." Gözlerinden yaşlar akarken siyah camın arkasında görmediği gözlerle göz göze gelmeye çalışırken "hesaba katmadığım şey ise aşık olma ihtimalimdi... Hem de ilk görüşte. Asiye ile ilk önce Asiye'nin maskeli balosunda karşılaştık. Tanınmamak için lens bile takmıştı ama bakışlarını ve o kendine has kokusunu hiçbir zaman saklayamadı. Balodan eve dönünce kapıda karşılaştık. Karşılaştığım kişinin Asiye olduğunu biliyordum ama balodaki kadın olduğunu bilmiyordum. Daha sonra Hatice hanım ile plânımıza başladık. Ben sürekli Asiye'nin etrafında dolanıp bana ilgisinin artmasını sağlıyordum ama farkında olmadan ben de kapılıyordum. Neyse babamla küs olduğumu söylemiştim daha önceden size ama küs değildim. Çünkü onu bitirmem için tam tersine en yakınında olmam lazımdı. Babamla küs gibi yapma kararı almıştık. O böyle yaparak bir şeyler elde ettiğini düşünüyordu herhalde bilmiyorum. Ben ise mecbur kalmadığımda görüşmediğim için mutluydum. Babamın verdiği partiye katılmak istemiyordum çünkü bu yalanımız ortaya çıkar diye çok korkuyorduk. Sonrasında Hatice hanım bana Asiye eğer katılırsa bir şeyleri fark edebilir dedi. Bu da ben anlatmadan her şey ortaya çıkacak demekti. Açıkçası işime geldi. Partiden benim arabamı alıp hızla çıktığında da kurcalamadım. Çünkü babam da önden çıkmıştı. Onun arkasından Kadir'in çıkması da her ne kadar beni rahatsız etse de onun da onlardan olduğunu düşünmüştüm. Onlar geri döndüklerinden hemen sonra babamın kaza haberi gelince Asiye hiç şaşırmadı. O yüzden ben de onların yaptığını anlamıştım zaten. Planımız istediğimiz gibi gitmese de sonucu istediğimiz gibiydi. Akif Atakul ve benim bilmediğim ama her şeyin içinde olan Nebahat Atakul hakettikleri yerde. Ben ise serbesttim. Hepinizin benden şüphe ettiğini biliyordum ama bütün bunları savurmam gerekiyordu. O yüzden bende delilleri kararttım. Ta ki benim haberim olmadan Duru şirkete CEO olana kadar. Asiye'nin şüphelendiğini, işin içinden çıkamadığını biliyordum ama hamile olunca gerçeklerden korktuğunu farkettim. O yüzden kaçmadım. İş için ayrılacağımı söylediğimde de amacım kaçmak değildi. Amacım sadece bütün gece doğmamış çocuğuma ve düğünden önce gitmek zorunda kaldığım müstakbel eşime videolar çekip arkadaşıma vermekti zamanı gelince onlara versin diye. Ama olmadı siz geldiniz..."
Oğulcan: "Peki bu dosyalardaki kara para aklamalar ne? Para giriyor ama çıkmıyor ya da çıkıyor ama girmiyor? Şirket sadece senin üzerine. Çalışan yok ama hayali çalışanlara maaş yatıyor? İhaleler alınıyor güya ama ortada ne ihale var ne iş?"
Doruk: "Dedim ya paravan şirket... çalışıyor göstermek içindi hepsi ama ne o şirketten ne de herhangi bir şekilde başka yerden terör örgütlerine, ülkemizi tehlikeye sokacak başka herhangi bir kişi ya da kurumlara tek kuruş ne verdim ne aldım. Yemin ederim."
Duru: "Eklemek istediğin başka bir şey var mı Atakul?"
Doruk: "Seni seviyorum Deniz gözlüm... Bu hiçbir zaman değişmedi. Değişmeyecek de." Usun bir sessizlikten sonra Oğulcan'a döndü "Şimdi ne olacak?"
Oğulcan: "Delillerle ve ifadenle nöbetçi savcıya gideceksin. Büyük bir ihtimalle 3-6 yıl hapis cezası alırsın." Doruk dudaklarını birbirine bastırıp onaylar şekilde kafa sallayınca Oğulcan ekledi "Tabii benim birazdan soracağım sorularda yardımcı olursan işler değişir." 
Doruk büyük bir umutla "Nasıl yani?" diye sordu.
Oğulcan: "Şimdi şöyle Akif Atakul'un terör örgütlerine hem silah hem de para gönderdiğini biliyoruz ama bunu hangi yolla yaptığını bilmiyoruz. Elimizde bir kasa var ama hiçbir şekilde açamadık. Sen bizim sıkıntılarımızı gider biz de cezanı hafifletmek için sana yardımcı olalım."
Doruk: "Amerikada bir şirketi var. Yapıyorsa oradan yapıyordur bu işleri. Nasıl bilmiyorum ama aklıma gelen bu. Kasaya gelecek olursak böyle bir kasanın varlığından benim haberim yoktu ama evinde yatak odasında yatağın altında birşeylerle uğraşırdı biz küçükken. Ne zaman ne yaptığını sorsak bir şey düştü derdi ama hiçbir zaman bir şey almadan kalkardı. Biz büyüdüğümüzde ise o oda hep kilitlidir. Temizlik için girdiklerinde annem hep başlarında dururdu. Ne varsa o odada vardır. Belki de daha her şeyin daha fazlası."
Oğulcan bu sözler üzerine siyah camekanlı odaya bir bakış atıp Doruk'a baktı. "Seni biraz daha misafir edeceğiz bakalım dediğin gibi miymiş her şey."
Doruk: "Asiye'yi görebilir miyim?"
Oğulcan: "Asiye komutanım izinde. Sizin de ziyaretçi izniniz yok. Hala gözaltındasınız."
Doruk: "Peki" diyerek bakışlarını siyah camekanlı odaya çevirdi "Ben göremiyorum sizi bari sen gör." dedi ve dolan gözlerini elinin içiyle sildi. 

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin