Sessiz süren bir yolculuğun ardından evimizin önüne geldiğimizde arabanın siyah camından fazla belli olmayan ama her zaman ışıl ışıl olan evimizin karanlığa gömülmüş manzarasına baktım , derin bir nefes alıp elimi arabanın kapısını açmak için kulpa attım.Titremeye başlayan ellerimle kapıyı açarak arabadan indim, direkt karşımda ki manzarayla bedenimi bir titreme ele geçirdi. Giray haklıymış artık kullanılamaz hale gelmişti evimiz, lambalar patlamış ve evimizi karanlığa boğmuştu, arabanın kapısını kapatıp yutkunarak gözlerimi evin etrafında gezdirdim.
Kolumda bir el hissettiğimde donuk bakışlarımı ilk kolumdaki ele daha sonra Yaman'a çevirdim, "Geçecek, tekrar söylüyorum." Dediğinde elini elime indirdi.
İzin almadan elimi tuttuğunda bir adım yan tarafa kaydım, Yaman'ın eli benimki gibi boşluğa düşerken yutkundu. Gözlerimi eve çevirerek ilerledim, beni bekleyen şeylere hazır değildim.
"Ilgar'ı arayacağım, korumalarla beraber gelsinler." Dediğinde elimi ceplerimde dolaştırdım, telefonumu bulamayınca unutmuş olduğumu fark ettim fakat nerede unuttuğumu hatırlamıyordum.
Evimizin bahçesine adımımı attığımda derin bir nefes aldım, gözlerim hep birlikte oturduğumuz masaya değdi.
"Selin mal mısın kızım? Neden saçma sapan konuşuyorsun." Demişti Sarp evden gitmek istediğimi söylerken.
"Oğlum burası çok güzel oldu, baksana bahçemize ışıl ışıl. Ve bu masa bahçeye yakıştı."
Artık karanlıktı.
"Masada bugün matematik ödevlerimiz için toplandık, çok ciddi olmalı ve yetiştirmeliyiz. He birde ciddi olmadan önce ulan hayat, ulan hayat neden yapıyorsun bunları bize. Tamam ciddi olabiliriz."
Ödevlerini bana yaptırmıştı o gün Giray, zaten matematik hocasından korktuğu ve matematiği iyi olmadığı için karşılığında çok iyi para vermişti. Baya yalvarmıştı.
"Matematik hocası beni sikecek! Valla sikecek bu sefeer!"
Sarp ödevlerini yapmadığı için masanın üstüne ellerini yaslayıp kafasını önüne eğerek kendi kendine konuşuyordu. Ve evet hoca öyle bir ceza vermişti ki eve geldiğimizde Sarp 'keşke sikseydi daha iyiydi abi!" Diye feryat etmişti.
"Abi bu masada neler yaşadık be! Bir masanın bile bir dolu anısı var."
1 ay önce söylemişti Giray, yine bu masada beraber oturup viskimizi yudumlarken. Derin bir nefes alarak yavaşça yürümeye başladım, yerdeki lamba kırıkları ayakkabımın altına batarken umursamadan yürüyor ve etrafa bakmamaya çalışıyordum çünkü biliyordum eğer bakarsam mahvolurdum. Arkamdan adım sesleri geldiğinde hafifçe başımı çevirip baktığımda, Yamanla göz göze geldim.
"Geliyorlar." Dediğinde tekrar önüme dönerek yürümeye devam ettim, "Benimle konuş Selin," dedi yalvarır gibi. "Benimle konuş ki nasıl olduğunu anlayayım. Nasıl olduğunu anlayayım ki ona göre haraket edeyim, biliyorum arkadaşların için endişelisin ama bunun cezasını bana ödetme."
Sözlerinden sonra derin bir nefes aldı, bunu hissedebileceğim kadar yakınlaşmıştı. Sonra zorlukla sözlerine devam etti, "Yalvarırım susma. Bırak herkes sussun, bırak dünya sussun ama sen susma. Benim dünyamı susturma."
Yavaş olan adımlarım duraksadı, derin bir nefes aldım bilmem kaçıncı defa. Birden kolumda Yaman'ın elini hissetmemle kafamı kaldırdım, Yaman elini tekrardan kollarıma hafif sürterek elimi tuttu. Tam ağzımı açacağım sırada, "Elini tutayım, bu seferlik." Gözlerimi kapatıp açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan'ın İni
AksiRengi solmuş dolgun dudakları, hafif kemerli burnu, belirgin çenesi ve çilleriyle o kadar güzeldi ki kız. Ten rengi solmuştu, elimi boynuna götürdüm nabzını yoklamak için. Öldüğüne emindim ama belki bir umut ölmemiştir diye nabzına baktım fakat ölmü...