"çok beklettim, üzgünüm."
taehyun nefeslerini düzene sokmaya çalışırken konuştu.
"her zaman gittiğimiz çiçekçi ablada sevdiğin çiçeklerden kalmamıştı, ben de başka çiçekçiye gittim."
elindeki kocaman demeti oturduğu mermerin üstüne bıraktı gülümsemeye çalışarak. neyse ki nefeslerini düzene sokmuştu. şimdi rahatça konuşabilirdi.
"bana kızdığını biliyorum. sevdiğin çiçekleri getirmeseydim üzülecektin. bu yüzden çiçekçinin şehrin öbür ucunda olması sorun değil. asma güzel yüzünü lütfen."
taehyun üzerindeki montu çıkarıp bir kenara koydu. yanına bıraktığı çiçeklerin kağıdını açıp hazır hale getirdi. önündeki mezarın üzerindeki otları toplamaya başladı.
taehyun uzun zamandır uğrayamıyordu buraya. kendini oldukça kötü hissediyordu ona ilgi veremediği için. bunu bir şekilde telafi etmeliydi.
"nasılsın, güzelim? bana kızgın olduğunu biliyorum ama elimde olmayan birkaç sebepten dolayı yanına gelemedim. gerçekten çok üzgünüm."
burukça gülümsedi taehyun. güzeli şu an yanında olsa kollarını göğsünde birleştirip dolgun dudaklarını büzmüş bir şekilde kendisine trip atardı. ama hemen taehyun'u affederdi çünkü taehyun onu öper, saçlarını okşardı.
taehyun'un aklına gelen anılar gözlerini tekrar doldurmuştu.
"bugün kalbimdeki boşluğun büyüdüğünü hissederek uyandım. hoş, pek uyuduğum söylenemezdi zaten. her zamanki gibi nefes almak için sebep aradım tavanı izleyerek."
taehyun histerik bir gülüş sundu sevgilisine.
"yine bulamadım."
kağıdını açtığı çiçekleri teker teker az önce temizlediği toprağa dikerken bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.
"her sabah yaptığım gibi baş ucumdaki komodinin üstünde duran fotoğrafımıza baktım bir süre. nefes aldığımı hissettim o an. zaten sadece fotoğraflarına baktığımda nefes alabiliyorum."
taehyun gözyaşlarına ne kadar hakim olmaya çalışsa da son diktiği çiçeğin tam dibine, toprağa bir damla yaş düştü.
sevgilisi ona her zaman 'inci tanelerini hiçbir şey için dökme, benim için bile dökme. unutma, bu hayatta hiçbir şey senden önemli değildir.' derdi. fakat sevgilisinin bilmediği bir şey vardı. taehyun'un hayatı sevgilisiydi.
ve artık taehyun'un bir hayatı yoktu.
"dün yeonjun ve soobin hyungla beraberdim. biliyor musun, bir oğulları var! adını ne koyabiliriz diye fazla düşündüler."
taehyun yine histerik bir gülüş sundu.
"senin adını vermelerini önerdim. kabul etmelerini beklemiyordum açıkçası ama hemen kabul ettiler."
bir damla daha yaş toprakla buluştu.
"sana daha önce söyleme fırsatları olmadı ama..."
taehyun yutkunmak istedi ama boğazındaki yumru buna izin vermedi.
"...seni gerçekten çok seviyorlar, sevgilim."
yanında getirdiği dolu su şişelerini yavaşça toprağa dökerken taehyun daha fazla ağlamamak için dudaklarını dişliyordu.
"bebek o kadar tatlı ki görmen gerekiyor, sevgilim!"
taehyun'un ağzından kocaman bir hıçkırık kaçtı. bu, bardağı taşıran son damlaydı. taehyun artık kendini tutamaz oldu ve omuzları titreye titreye, içi yana yana ağlamaya başladı.
sevgilisine verdiği sözü tutamamıştı, yine. ama ne yapsaydı? onsuz geçen her saniye, her dakika, her saat, her gün ayrı bir işkenceydi. taehyun artık buna dayanamıyordu.
"neden gelmiyorsun yanıma? bana bu kadar küs kalman yetmedi mi? ben cezamı çektim. lütfen geri gel sevgilim, lütfen."
taehyun bir eliyle kalbini tutarken bir elini yumruk yapmış ve toprağa vuruyordu. az önce diktiği bütün çiçekler ezilmiş, taehyun'a bakıyorlardı.
"seni çok özledim, beomgyu."
hıçkırıkları artarken konuşması zorlanıyordu taehyun'un.
"sen benim acı çekmemi istemezdin. beni sensiz bırakmak istemezdin."
kalbindeki elini de toprağa koyup tırmalamaya başlamıştı taehyun. sanki toprağı kazsa sevgilisi geri gelecekmiş gibi davranıyordu.
"beni neden acı çekmeye mahkum ettin? beni neden sensiz bıraktın?"
gözyaşları yağmaya başlayan yağmurla karışıyordu. sevgilisi ona çok kızardı bu halini görse. taehyun azıcık bir yağmur yese bile hasta olurdu. şu an yağan sağanak yağmur taehyun için bir şey ifade etmiyordu açıkçası.
"neredesin, yürek yangınım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
altın kadeh çiçeği {taegyu}
Fanfictionhayattan hiçbir beklentisi olmayan, nefes almanın bile onun için ızdırap olduğunu düşünen kang taehyun ölmek istiyordu. yaşam dolu, enerjik, neşeli, pozitif, hayatta daha yapacak çok şeyi olan choi beomgyu ise yaşamak istiyordu.