ne zamandan beri sözlerini tutmaz oldun, leon?

337 62 57
                                    

altı ay.

beomgyu gideli altı ay olmuştu.

siktiğimin doktoru sürekli gidip geliyordu. ilk geldiğinde bana ağır bir ilaç yazmış. yeonjun ve soobin başta almamı istemediler ve doktora itiraz ettiler. doktor ise almazsam kendime zarar verebileceğimden bahsetti.

şu anlık öyle bir planım yoktu. beni, benden daha iyi tanıdığını iddia ediyor gibi gelmişti. işte bu, adamın yüzüyle götünü yer değiştirme isteğimi otuza katlıyordu.

ilacı almaya başladığımdan beri daha bi' ruhsuzlaşmıştım. hiçbir şey hissetmiyordum. göğsümdeki ağırlığı bile hissetmemeye başlamıştım ki bu benim için iyi bir şeydi. en azından nefes alabiliyordum.

sadece nefes alabiliyordum.

benim ağlamalarım susunca yeonjun'un ağlamaları başlamıştı. geceleri bir türlü uyuyamıyordum. eh, bu da yeonjun'un ağlama seslerini duymama sebep oluyordu.

dün gece soobin'e söylediği söz beni derinden etkilemişti.

"eskinden bir iki kelime de olsa konuşuyordu. şimdi ağzını bile açmıyor. onu böyle görmeye dayanamıyorum, soobin."

ikisine de yük oluyordum. ikisi de benim yüzümden üzülüyordu. onlara bunu yaşatmaya hakkım yoktu.

evime dönmeliydim.

anlık verdiğim kararla birlikte yattığım yerden kalktım. saat gecenin üçüydü. yeonjun ve soobin'in uyuduğunu düşünüyordum. yine de fazla ses yapmamaya özen gösterdim.

çalışma masamın üstünde duran evimin anahtarları, cüzdanımı ve telefonumu aldım. kıyafetlerimi almama gerek yoktu. ayrıca onları taşıyacak gücü bulamadım kendimde.

parmak uçlarımda yürüyerek odamdan çıktım. yine parmak uçlarımda yürüyerek çıkış kapısına kadar geldim. elimi kapının koluna koyup durdum.

yeonjun'u daha fazla üzecektim belki, bilmiyorum ama onun üzüldüğünü görmeyecektim en azından. yaptığım doğru değildi, hem de hiç doğru değildi. ama içimden bir ses yapmamı söylüyordu.

ben de yaptım. kapıyı açıp sessizce evden çıktım. benim evimle burası arasında biraz mesafe vardı. araba mesafesiyle birlikte yirmi dakika kadar sürüyordu. yürümeye çalışsam ancak sabah evime varmış olurdum. sanırım taksiye binebilirdim.

hesaba katmadığım bir şey vardı. burası bayağı korunaklı bir rezidanstı. her yerde kamera ve güvenlik vardı. güvenlikleri atlatıp nasıl eve gidecektim?

cesaretsiz adımlarla bahçeye indim. biraz ileride tam karşımda güvenlikler sohbet ediyorlardı. hemen yanlarında da kapalı çıkış kapısı vardı. şansımı denemeliyim, diye düşündüm ve onlara doğru yürümeye başladım.

"taehyun, bu saatte nereye gidiyorsun?"

"evime dönüyorum artık, jae."

"yeonjun hyungun haberi var mı peki?"

olumsuz anlamda kafamı salladım. jae benimle yaşıttı. yeonjun veya soobin evde olmadığı zaman yanımda jae olurdu. yeonjun yalnız kalmamı istemezdi. eh, burada da yaşıtım olan tek kişi jae olduğu için ondan rica etmişti.

"seni gönderemem, taehyun."

"lütfen, jae. eve gitmek istiyorum artık. beni eve kapatıp daha ne kadar öyle yaşamamı bekliyorlar?"

"korkuyorlar, taehyun."

"tanrı aşkına, neyden korkuyorlar jae? kendime zarar vermemden mi? inan bana isteseydim şu ana kadar yapardım. kullandığım antidepresanlar yüzünden ölüden farksızım, bir de evden dışarı adım atamamak delirmeme sebep olacak!"

altın kadeh çiçeği {taegyu}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin