1

200 49 60
                                    

Eski bir hikaye olduğumuzu biliyordum sevgilim, biz bitmemiş hikayelerin mutlu sonu olacaktık. Yarıda kalan aşklar adına ayrılıktan, özlemden intikamımızı alacaktık. Tüm kavuşamayanların ilk dokunuşu olacaktık.

Ama böyle olacağını bilemezdim... Anlıyor musun? Her şeyimle sana kapılmışken senin kaybolabileceğini, aşkını başka gözlerde yaşıyor olabileceğini tahmin edemezdim. Bunun benim hikayem olmasını çok isterdim ama değildi, ben büyük aşkın küçük bir kurbanıydım. Şiirlerde bahsedilmeyen o insan olmuştum artık, kimler geldi geçti biz yine birbirimizden vazgeçmedik dediklerinde, gelip geçen bendim işte.

Bana niye burayı layık gördün? Bıraksaydın başkalarını sevebilirdim, biliyorum. Şimdi beni sürüklediğin yere bak. Kin tutmayı sevmem biliyorsun, biliyordun ama buradayım. Özlemle kavrulmuş eski aşıkların yanına uzanacağım ve intikamımı yine aşktan alacağım.
———

Büyük avizeler ve altın detaylarının yoğun olduğu gösterişli mekanda insanlar birbirleriyle fısıldaşıyor ve gülüşüyorlardı. Kimilerinin sohbeti derinleşmiş gibi görünürken kimileri henüz el sıkışıyor ve mecburi bir konuşmanın içine giriyordu. Keyif alırmış gibi gözükenler de vardı bıkkınlıklarını çokça somurtarak belli eden de.

Bense köşeye sinmiş yeterince tanımadığım bu insanlar arasından daha tanıdık gelen bir yüz görmeyi umuyordum. Zoraki bir kaç konuşma yapmış ve bir takım insanlarla tanışmıştım, artık yoğun geçen bu iş töreninden kaçmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordum. Beraber geldiğim arkadaşım çoktan kalabalığın arasına karışmıştı uzun bir süredir göremiyordum, bilmem kaçıncı kere gözlerimi etrafta gezdirirken ensemde bir nefes hissettim:

"Gözlerimi senden alamıyorum." refleksle arkamı dönünce Yiğit ile karşı karşıya geldim. Geniş bir gülümseme yayıldı yüzüme umutsuzca tanıdık bir yüz ararken en sevdiğim yüze rastlamıştım. Gözlerimin içine baktı:

"Bayılıyorum şu gülümsemene."

"Sen nerden çıktın?" diye sordum gülerek.

"Sıkıldığını hissettim, gidip sevgilimi kurtarmalıyım diye düşündüm. Ne dersin işin bittiyse çıkalım mı buradan?"

"Olur." dedim ve beraber geldiğim arkadaşım Eda'ya hala ulaşamadığımdan davetten çıktığıma dair bir mesaj attım. Yiğit hafifçe elini belime koyup beni çıkışa doğru yönlendirirken aynı zamanda diğer iş arkadaşlarıma iyi akşamlar dileyerek mekandan ayrıldım.

İkimizde arabaya binince Yiğit bana döndü, önce bir süre yüzümü inceledi sonra gülümsedi. Beni izlemesi hala heyecanlanmama sebep oluyordu. "Gözlerimi senden alamıyorum dedim, bir şey söylemedin." dedi. Beni mutlu etmenin bir yolunu bulurdu hep, mutlu olmaya ihtiyacım olduğunu da anlardı. "Teşekkür ederim sevgilim." Gülerek, biraz da beni taklit ederek "Rica ederim." dedi.

"Sahile gidelim mi?" diye sordu bu sefer. Bu ilgisine anlam verememiştim, yani basit bir soru olsa da şuan için absürt gelmişti, aklından ne geçiyor anlamak bazen zorlaşıyordu. Kaşlarım şüpheyle havalandı: "Nerden esti anlamadım doğrusu." dedim.

"Anlama güzelim. Seni şaşırtmak zor oluyor, anlama da bu nadir anın keyfini süreyim." dedi. Yine beni geçiştirerek konuşuyordu, bu 'sana bir şey söylemeyeceğim, sorgulama' mesajını veriyordu. "Ben de keyiflen diye anlamadım zaten." dedim. Üstelemedim daha doğrusu üsteleyecek kadar enerjim yoktu, yoğun bir akşam hatta yoğun bir haftaydı ve yorgundum. "Peki, gidelim." diye ekledim.

Yol boyunca bir sürü şeyden konuştuk annesinden, ailemden, işten, arkadaşlardan, gelecek planlarımızdan. Ama geçmişten bahsetmedik, hiçbir zaman etmiyorduk. Ben anlatmak istesem de izin vermiyordu, kendisi ağzını mühürlüyordu, çoğu zaman kavgalarımızın sebebi bu oluyordu.

KIZIL ELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin